30 Ağustos 2013 Cuma

ÖZDEMİR ASAF İÇİN































Cumhuriyetçi edebiyat adamının, elde ettiği çağdaş kazanımları bilincinde duyduğu yıllardı.

Faşist öğretinin dayanaklarından biri olan ırkçılık, ulusal geleneklere de, tarihe de, insana da ters düşen savaş yanlısı, tüyler ürpertici bir şiir üretimini tezgâhlarken, Ahmet İhsan Tokgöz “Servet-i Fünun” dergisinin sayfalarını yeni edebiyat akımının öncülerine açtı.

1940′da, ünlü “Tasfiye” bildirisi yayımlandığı evrede Gavsi Halit Ozansoy yürütüyordu dergiyi. Sonra Cavit Yamaç ve Oktay Akbal yönettiler.

Özdemir Asaf’ın ilkgençlik ürünleri “Servet-i Fünun” dergisinin bu döneminde çıkmıştır.

Nâzım’ı, Ahmet Muhib’i, Cahit Sıtkı’sı, Rıfat ılgaz’ı, Orhan Veli’si, Melih’i ile gürül gürül bir şiir akımı kendini ortaya koyarken Nâzım’dan yirmi iki, Rıfat’tan on iki, Fazıl Hüsnü ile Orhan Veli’den dokuz yıl sonra dünyaya gelen bir şairin talihini ve talihsizliğini düşünebiliyor musunuz?

Özdemir Asaf, daha ilkgençlik döneminde yaratmanın büyük sevincini duyan şairler soyundan geldiği sezilen dizeler yazarak kendi yolunu aramıştır.

Özgün.

Yürütmeyle bacanak olan öykünmelerin uzağında.

Daha 40′lı yılların sonunda dünyaya ve insanlara bakarken bakarken yakalanıvermiş izlenimini veren bir şiirin peşine düşerek yolunu bulmuş gibiydi Özdemir Asaf.

Ama henüz rahat değildi.

Sanki yontuyu kafasında en ince ayrıntılarına kadar tasarlayan bir sanatçının işe girişinde elleriyle ihtilâfa düşmesinden doğan sıkıntılı duruma benziyordu, kimi şiirlerde durumu.

Bana sorarsanız, 1952′lerde, kendisinden önceki tekniklere tümden kafa tutmaktan vazgeçtiği aşamada kendi sesini bulmuştu.

“Benim söylemek için çırpındığım gecelerde
Siz yoktunuz.”

dizelerinde bu oluşum evrsinin sıkıntılarını mı yansıtır bilinmez, ama artık kendisini özgür bırakmak istediği bellidir. Şöyle belirtir bunu:

“Kelimeler dilimin ucundadır
Kalamaz.”

Bu aşamadan sonra Özdemir Asaf şiiri, temelde doğaya, insanlara, yakın çevre oldubittilerine açılarak yeni yorumlarla donanır. Yer yer keyifli, bıyık altından gülen bir şair vardır. Ama “insanın ömrüyle devam edecek bir oyun”da acılarını hafife almaktan yorgun düştüğünü sezersiniz. Dikkat edilirse, kendisini ve dış dünyayı yorumlamaya çalışırken bizim uzağında olduğumuz bir şeyleri göz ucuyla izlediği görülür bu şairin.

“Bir yatağın vardır
Seninledir

Uyuyunca kaybedersin.”

50′li yıllarda çıkan kitapları için, “Şairler Yazarlar Sözlüğü”nde, “Yoğun düşün ve duyarlıkları, çarpıcı sözcükler seçtiğini sezdirmeden küçük mısralar halinde işlediği kısa şiirlerle” verdiğini yazmıştım. Bir karşılaşmamızda, “Çarpıcı sözcükler aradığım doğrudur; ama çarpıcı düşün örgüsü içinde” demişti bana.

Çarpıcı düşün derken, aykırı doğruların peşine düşmedi Özdemir.

Dünyayı gördü. İnsanları, bireysel ve toplumsal çelişkileri gördü. Acımasızlığı gördü.

“Çürük deyorum, çürük değil deyorlar
Uzak deyorum, uzak değil deyorlar
Elimle bir bir gösteriyorum,
Evet bakıyorlar, hayır deyorlar.”

“Yumuşaklıklar Değil”den aldığım bu dörtlükteki sitem, insana aykırı pisliklerin biriktirdiği tepkilerden kaynaklanır bence. Bu tepki, Özdemir Asaf şiirinde çoğun inceyergi öğeleriyle çıkar karşımıza. Yer yer acıya ve öfkeye dönüşür.

“Savaş onu okul kapısında yakaladı
Bir adım kala insanları görmeye
Elinden kalemini aldılar,
İttiler ölmeye, öldürmeye.

Tam düşünürken vurdular.”

* * *

Acıyı ve öfkeyi şiirine kaynak olsun diye biriktirmedi Özdemir.
Yaşadı.
Hepimiz gibi, kabul etti.

Şükran KURDAKUL




NOT : Şükran Kurdakul’un İmece Dergisi’nin 8 Şubat 1999 sayısında yayımlanan “Özdemir Asaf İçin” başlıklı yazısıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder