21 Nisan 2014 Pazartesi

Kieslowski / Üç Renk: Mavi-Beyaz-Kırmızı

1644-ucrenkmaviKrzysztof Kieslowski, Fransız bayrağındaki renkleri vurgulayarak yönettiği, Mavi, Beyaz ve Kırmızı filmlerini 90’lı yıllarda tamamlamış. Polonyalı olan yönetmenimiz bu filmleri çektikten iki sene sonra da vefat etmiş.
Özgürlük temasına dayalı olan Mavi‘de, Julliette Binocheoyunculuğu ile etkiliyor. Bunalımda olan Julie çaresizliğini ve yalnızlığını müzikle temizlemeye çalışıyor. Görsel şölenin koyu mavilerle işlendiği filmde sahneler kıvrak şekilde akıyor. Üçlemenin diğer parçalarına göre müzikleriyle ve görüntü yönetimiyle gücünü gösteriyor. Camlar ve yansımalar ön planda tutulmuş. Bir de aklımda kalan sahnelerden biri tüysüz fare yavruları. Onlar da sevimli olabiliyor ama ailesini kaybeden Julie yeni yaşamların varlığından hoşlanmıyor. Bu filmde irdelenen soru; “Tamamen özgür olarak yaşamak gerçekten mümkün mü ve bu acaba gerçekten istenilen durum mu?”
İkinci film Beyaz, 1646-ucrenkbeyazeşitlik temasını işliyor. Burada da yine bir güzel var: Julie Delpy. Kocası Polonyalı bir kuaför. Ama kocalık vazifesini yapmadığı için ondan ayrılmak istiyor. Zavallı koca Carol Carol bir bavul içinde ülkesine geri dönüyor. Sürekli aşağılanan adam intikam almak için ilginç bir plan yapıyor. Bir sürü çaba neticesinde “eşit” olmak için çabalıyor. Diğerlerine göre komik ve biraz daha arka planda bir film.
1645-ucrenkkirmiziÜçüncü film Kırmızı. Sonuncu ve enfes olan. Burada da yine güzel bir oyuncu var: Irene Jacop. Işık teması üzerine kurulmuş. Diğer filmlerde de olduğu gibi görüntüden önce ses geliyor. Sadece sesi duyuyorsunuz ve yönetmen sizi çıkan sesin ne olduğunu gözünüzde canlandırmaya zorluyor. Valentine ve emekli yargıç arasındaki“Kardeşlik” temasının işlendiği filmde sahneler renklerle birbirine bağlanıyor. Kırmızı ilk anda akla geldiği gibi şehvet duygusunu işlemiyor. Utanç ve kafa karışıklığına dikkat çekilmek isteniyor. Filmde telefon üzerine birçok sahne var. Malum o zamanlarda cep telefonu yok. Bazen telefonların uzak mesafeleri yakınlaştırmadığını ve tam bir asabiyet kaynağı olduğunu gösteriyor.
Şansın sürekli sorgulandığı filmde şu soruyu sorduruyor sanki insana “Olaylar tesadüf eseri mi oluyor yoksa sebebi kader mi, yoksa daha çok özgür iradenin bir sonucu mu?”
Köpekcik Rita tüm filmin oluşmasını sağlayan minik bir tesadüf mü?
Ayrıca üç filmde de ortak olan bir sahne var; geri dönüşüm kutusuna şişe atmaya çalışan kambur bir yaşlı. Yaşlılardaki duyarlılığın üzeri çizilip duyarsız gençlere de taş atılıyor inceden.
Kırmızı filminin sonunda  mavi ve beyazdaki diğer oyuncular da filmin içine giriyor ve üçleme tamamlanıyor.
Diğer film yorumlarımda hep filmlere puan vermiştim. Puan vermek, Barış Manço’nun verdiği 10 puanları almış gibi heyecanlandırıyor beni. Bu üçleme filmlerine de 9 puan vererek bu sıkıcı yazının sonuna gelirken bu filmleri izlemenizi umut ederken bir başka yazıda buluşma ihtimalinin heyecanıyla lafı nereye kadar uzatacağımı merak ederekten siz değerli okurlarıma elveda demeden önce ayvaların çiçek açtığı şu günlerde “yaz mı gelecek” gibi bir soru yumağına kendimi bulamadan önce bu kadar gevezelik yeter diyerekten ve evet bu sefer gerçekten kaçıyorum.

Bu yazı http://www.sakinkafa.com 'dan alınmıştır.

17 Nisan 2014 Perşembe

20. Yüzyıldaki Etnik ve Kültürel Soykırımlar


20. Yüzyıldaki Etnik ve Kültürel Soykırımlar
 
1- Jozef Stalin (SSCB, 1934-39) 13,000,000 mülteci-100 binlerce ölü.
2- Adolf Hitler (Almanya, 1939-1945) 12,000,000 mülteci kamplarda 2 milyon ölü-kayıp.
3- Mao Tze Dong (Çin, 1966-1969) 11,000,000 kişiye kültürel asimilasyon-toplama kamplarında sayısı belli olmayan kayıplar.
4- İspanyol ve Amerikalı Kaşifler (1492-1800) 7,972,000 ölü- kayıp.
5- Hideki Tojo (Japonya, 1941-1944) 5,000,000 ölü-kayıp.
6- Pol Pot (Kamboçya, 1975-1979) 1,700,000 ölü.
7- Kim Il Sung (Kuzey Kore, 1948-1994) 1.600,000 mülteci ve toplama kamplarında ölü-kayıp.
8- Menghitsu (Etopya, 1975-1978) 1,500,000 ölü-kayıp.
9- Charles DeGaulle (Cezayir, 1954-1962) 1,000,000 ölü-kayıp.
10- Yakubu Gowon (Biafra, 1967-1970) 1,000,000 ölü-kayıp.
11- Leonid Brezhnev (Afganistan, 1979-1982) 900,000 ölü-kayıp.
12- Jean Kambanda (Ruanda, 1994) 800,000 ölü-kayıp.
13- İngiliz Krallığı (Avustralya, 1849-1938) 719,000 ölü-kayıp , 100 bin mülteci.
14- Suharto (Doğu Timor, 1976-9 600,000 ölü-kayıp.
15- Saddam Hüseyin (Iran ve Kuzey Irak 1980-1990) 600,000 ölü-kayıp.
16- Yahya Khan (Pakistan, 1971 ve Banglades,1990) 500,000 ölü- kayıp.
17- Savimbi (Angola, 1975-2002) 400,000 ölü-kayıp.
18- Molla Ömer - Taliban (Afganistan, 1986-2001) 400,000 ölü- kayıp.
19- Idi Amin (Uganda, 1969-1979) 300,000 ölü-kayıp.
20- B.Mussolini (Etiyopya,Yugoslavya 1936) 300,000 ölü-kayıp.
21- Danimarka (Danimarka 1945) 250,000 Alman Mülteci ölüme terk edildi.
22- Mobutu Sese Seko (Zaire, 1965-1997) 250,000 ölü-kayıp, 200 bin mülteci.
23- Charles Taylor (Liberya, 1989-1996) 220,000 ölü-kayıp.
24- Foday Sankoh (Sierra Leone, 1991-2000) 200,000 ölü-kayıp.
25- Amerika (Almanya Dresden,1943-1945) 200,000 sivil ölü (Dresden'e sığınan siviller).
26- S. Milosevic (Yugoslavya,1992-96) 180,000 ölü-kayıp.
27- Michel Micombero (Burundi, 1972) 150,000 ölü-kayıp.
28- Amerika (Hiroşima-Nagazaki 1944) 135,000 ölü (atom bombası).
29- Almanya (Namibya 1891) 117,000 ölü-kayıp, 15 bin mülteci.
30- Hassan Turabi (Sudan, 1989-1999) 100,000 ölü-kayıp.
31- Richard Nixon (Vietnam, 1969-1974) 70,000 ölü-kayıp.
32- Papa Doc Duvalier (Haiti, 1957-1971) 60,000 ölü-kayıp.
33- Marcos (Filipinler) 50,000 ölü-kayıp.
34- Hissene Habre (Çad, 1982-1990) 40,000 ölü-kayıp.
35- Vladimir Ilich Lenin (Rusya, 1917-1920) 30,000 muhalif infaz edildi.
36- Francisco Franco (İspanya) 30,000 muhalif infaz edildi.
37- Lyndon Johnson (Vietnam, 1963-1968) 30,000 ölü-kayıp.
38- Hafiz Esad (Suriye 1980-2000) 25,000 ölü-kayıp.
39- Khomeini (Iran, 1979-1989) 20,000 ölü-kayıp.
40- Eski Yugoslavya (1995 Bosna-Hersek) 15 ölü, 7500 kayıp, 45 bin mülteci.
41- Paul Koroma (Sierra Leone, 1997) 6,000 ölü-kayıp.
42- Usama bin Ladin(Dünya çapında,1991-2001) 4,000 ölü-kayıp.
43- Augusto Pinochet (Chile, 1973) 3,000 ölü-kayıp.
44- Efrain Rios Montt (Guatemala) 2,000 ölü-kayıp.
45- Sierra Leone 80,000 mülteci, kayıp rakamı belli değil.
46- Kıbrıs Cumhuriyeti (1912-1974) 25,000 sivil mülteci, 1000'ni aşkın ölü, 100 İngiliz ölü.
47- Yunanistan (Bati Trakya,1923-1990) 400,000 mülteci evlerini terk etti.
48- Bulgaristan (1970-1989) 360,000 mülteci kültürel asimilasyon sonucu evlerin terk etti, 1000 kişi toplama kamplarına alındı.
49- Norveç (1920-1930) Tatar göçmenleri kısırlaştırma ve toplama kamplarında izole etme.
50- ABD –Felluce (2004)


16 Nisan 2014 Çarşamba

Sapına Kadar Mutlu Olun!

Sapına Kadar Mutlu Olun

Ben ağlıyorsam; bana mendil uzat. Dil uzatıp da bana bakarak ‘’ağlama!’’ deme… Mendille gözümün yaşını silecek değilim; ağladıktan sonra burnumdan geliyor… Sanki grip oluyorsun, burnun akıyor. Ağlamak çok garip bir şey! Ağlayan bir çocuğa ağlama diyerek çocuğun gözyaşını dindiremezsin… ‘’Çocuk musun sen ağlıyorsun’’ diyebilirsin. İnsan ağlıyor işte, ağlamasam içim nasıl rahatlayacak? İçimin kirli atıkları bunlar işte… Tutamıyorsun işte kendini; su akıp yolunu buluyor güldür güldür; içimde gözyaşı varsa o da yolunu buluyor paldır küldür… Ve bazı insanların bambaşka yolları var;  yolları mutluluğumuzu bozmaktan geçiyor. Ağlatıncaya kadar canını sıkıyorlar…
İnsanların ellerinde sanki tornavida var; canımı sıkıyorlar… 

Bilirsin ağlamak da bir iç dökmektir. Ne olacak sanki, bu seferlikte yüzüm gözüm tuzlansın, yüzüm tuz gölü olsun… Yemeğimin tadı tuzu yok bu günlerde; yemeğimin tuzu gözüme kaçtı… Ondan ağlıyorum belki de; belki huzursuzum çok… Lanet olsun; ben bahçemde huzur ekmeye başladığımda; bahçemin suyunu kesmeye çalışanlar var… Anlamıyorum benim huzursuzluğumla nasıl mutlu olabiliyorlar?
Mutlu musunuz?

Sapına kadar mutlu olun!
Yasin Gümbür
21.12.2013