31 Mayıs 2014 Cumartesi

” NOBELİ NEDEN REDDETTİM ” Jean Paul Sartre

Hadisenin bir skandal niteliği almasından üzgünüm;bir ödül verilmiş,ben reddediyorum.Sebep,hazırlıktan vaktinde haberdar edilmeyişimdir.15 Ekim tarihli Figaro Littéraire’de İsveç muhabirlerinin yazdıklarını okuyup,İsveç Akademisinin beni seçmek eğiliminde olduğunu,ama henüz kararlarının kesinleşmediğini öğrenince,sandım ki,Akademiye bir mektup yazarak düzeltebilir ve bu meselenin söz konusu edilmesini önleyebilirim,mektubu ertesi gün gönderdim.
Doğrusu,Nobel ödülünün seçilenin fikri alınmadan verildiğini bilmiyor ve vaktinde harekete geçtiğimi sanıyordum.Ama bir seçim yapan Akademinin,sözünden dönemeyeceğini şimdi anlıyorum.
Ödülü reddediş sebeplerim İsveç Akademisiyle ya da Nobel ödülüyle doğrudan doğruya ilgili değildir.Bunu,Akademiye yazdığım mektupta da belirttim.Orada iki çeşit sebep üzerinde durdum;şahsi olanlar ve objektif sebepler.
Şahsi sebeplerim şunlar: Red, o anda içimden gelmiş bir karar,bir davranış değildi,ben resmi payelere her zaman dirsek çevirdim.Harpten sonra 1945′te,Legion d’honneur verilmek istendiği zaman da ,hükümette pek çok dostum bulunduğu halde reddettim.Gene bazı dostlarım beni yeterli görmelerine rağmen,Collège de France’a girmeyi de kabul etmedim.
Bu tutumun temelinde benim,yazarın görevine dair anlayışım var.Siyaset topluluk,ya da edebiyat meselelerinde bir tutumu benimseyen yazar,bence ancak kendi imkanlarını,yani kalemini ve kağıdını kullanmalıdır.Kabul edeceği her paye,okuyucularını bir etki karşısında bırakir ki işte ben bunu istemiyorum.İmzamı “Jean-Paul Sartre” olarak atmakta,”Jean-Paul Sartre 1964 Nobeli” diye atmak,aynı şey değildir,diyorum.
Bu çeşit bir ödülü kabul eden yazar,aynı zamanda,onu bu şerefe layık gören kurumu ve müesseseyi de bür yük altına sokmuş olmaktadır: Venezuella çetecilerine karşı duyduğum yakınlık,şimdi sadece beni bağlar,oysa Nobel ödülü kazanmış Jean Paul Sartre Venezuella’daki ayaklanmayı desteklediği zaman,kendisiyle birlikte Nobel’i de peşinden sürüklemiş olur.
Bu hüküm ve tutum sadece kendimle ilgilidir,yoksa daha önce mükafatlandırılmış olanlara karşı en küçük bir tenkit niyeti taşımak.Kaldı ki onlarla tanışmak mutluluğuna erdiğim pek çoğu hakkında derin takdir ve hayranlık duyguları beslemekteyim.
Objektif sebeplerim ise:
Kültür alanında bugün yapılabilecek tek şey,Doğu ve Batı kültürlerinin bir arada ve barış düzeninde yaşamaları için mücadele etmektir.Hemen sarmaş dolaş olsunlar demek istemiyorum ki kültür arasındaki karşılaşmanın zorunlu olarak anlaşmazlık şekline bürüneceğini bilmiyor değilim,ama bu karşılaşma,işe müesseseleri karıştırmaksızın,insanlar arasında,kültürler arasında olmalıdır diyorum.
Bu iki kültürün çatışmasını ben,kendi varlığımda olanca derinliğiyle duydum,duyuyorum:Ben,bu çelişmelerden yapılmışım.Gönlüm inkar edilmez şekilde sosyalizmden,yaygın deyimiyle Doğu bloğundan yanadır;ama ben bir burjuva ailede doğmuş,burjuva kültürüyle beslenmişim.Bu durumum ,iki kültürü bağdaştırmak isteyenlerin tümüyle işbirliği etmemi kolaylaştırıyor.Böyle de olsa ben daha iyinin sosyalizmden yanayım.
Varlıklarına bir diyeceğim olmasa da,yüksek kültür divanlarınca dağıtılan payelerden hiçbirini,Yalnız Batı’dan değil Doğu’dan da gelse kabul etmeyişim bu yüzdendir;ama bu demek değildir ki,biri çıksa da bana,böyle bir şey söz konusu değil,ama mesela Lenin mükafatını vermek istese onu kabul ederim.Hayır,onuda kabul etmezdim,edemezdim.
Nitekim Nobel günümüzde Batı bloku yazarlarına ya da Doğu’da başkaldıranlara verilen bir ödül olarak görülmektedir.Mesela,Güney Afrika şairlerinin en büyüklerinden biri Neruda ödüle değer görülmemiştir.Herkesten fazla layık olduğu halde Louis Aragon düşünülmemiştir.Ödülün Şolokof’tan önce Pasternak’a verilmesi ve Sovyetlerden seçilmiş tek eserin ,Memleketinde yasaklanmış ve ancak basılabilmiş bir kitap olması,esef edilecek bir durumdur.Halbuki karşı yönde bir davranış pekala dengeyi sağlayabilirdi.Cezayir savaşı günlerinde,”121′ler beyannamesini imzaladığımız sırada verilseydi,Nobel’i sevinçle kabul ederdim,zira o zaman bu mükafat sadece bana değil,uğrunda savaştığımız hürriyete deşeref kazandıracaktı.Ama bu olmadı,ben savaş bittikten sonra ödüle layık görüldüm.
İsveç Akademisinin gerekçesinde hürriyetten söz ediliyor: Çeşitli yorumlara açık bir kelimedir bu…Batı’da oldukça genel bir anlamı vardır; bana gelince,ben,bir çift daha pabucu olmak ve doyasıya yiyecek bulmak haklarında ve imkanlarında gerçekleşen,daha elle tutulur bir hürriyet anlayışına sahibim.Ödülü geri çevirmeyi,kabul etmekten daha az tehlikeli buluyorum.Kabul etmekle “Bağımsızlıktan taviz verme”diyebileceğim bir sonucu da benimsemiş olurdum.Figaro Littéraire’in yazısında okduğuma göre “tartışmaya gelir politik geçmişim üzerinde durulmayacakmış”.Bu yazı Akademinin görüşünü aksettirmez ,biliyorum ;ama bazı sağcı çevrelerde ödülü kabulümün nasıl yorumlanacağını göstermektedir.Geçmişte arkadaşlarımla bazı yanılmalarımız olduğunu kabul ederim,ama bu “tartışmaya gelir politik geçmişim” benim için her zaman hatırı sayılırdır.
Bitirmeden para meselesine de değinmek isterim:Seçimine çok büyük bir para ödülü de eklemekle Akademi,seçtiğinin omuzlarını çökertecek bir yük daha etmiş olmaktadır;bu hadisenin beni ayrıca rahatsız eden yanı oldu.Şimdi,ya ödülü kabul edip aldığınız parayla önemli saydığınız kurumları veya hareketleri destekleyeceksiniz:Kendi hesabıma hep,Londra’daki Apartheid’i düşündüm.Ya da genel prensipleriniz adına ödülü reddederek,desteğe ihtiyacı olan bir hareketi bundan yoksun edeceksiniz.Ne var ki bu,kalp meselesidir.250.000 kuronu geri çeviriyorum,çünkü Doğu’da olsun,Batı’da olsun müessesleştirilmek istemiyorum.Kaldı ki sizden 250.000 kuronu siz şahsi düşünceleriniz için değil de ,ancak arkadaşlarınızın da katıldığı ortak prensipler adına reddetmenizde istenemez. Seçilişim kadar ödülü geri çevirmek zorunda kalışımın da bana acı gelişi bundandır.
Bu açıklamayı İsveç halkına sevgilerimi ileterek bitirmek isterim.

Jean-Paul Sartre

HAFTANIN KİTAP ÖNERİSİ: http://www.kitapyurdu.com/kitap/sah-ve-kuzu/438840.html&filter_name=%C5%9Fah%20ve%20kuzu

30 Mayıs 2014 Cuma

TDK Selfie'nin Türkçe Karşılığını Buldu

TDK, SELFIE
TDK, "selfie"nin Türkçe karşılığını buldu
Türk Dil Kurumu (TDK) Bilim Kurulu, bugünkü toplantısında "kendi fotoğrafını çekmek" anlamına gelen "selfie"ye Türkçe karşılık olarak "özçekim" kelimesini seçti.
Yaklaşık bir ay önce başlatılan çalışma kapsamında öneri toplayan TDK, Facebook sayfasından, telefon ve mail yoluyla kendilerine ulaşan görüşleri geçen hafta son olarak 5'e kadar indirmiş ve yine son kararı halka bırakmıştı. "Özçekim", "kendiçekim", "görçek", "kendinçek" ve "bakçek" sözcüklerini değerlendiren Kurul da en fazla oy alan "özçekim" kelimesinde karar kıldı. Toplantının sonunda Kurul, Başkan Prof. Dr. Mustafa Kaçalin'in de yer aldığı bir özçekimle sosyal medyadan kararı paylaştı. Fotoğrafı ve kararı kısa sürede çok sayıda kişi beğenirken, olumlu ve olumsuz yorumlar da yapıldı.
Kurumun konuyla ilgili ilk duyurusunu 1000'den fazla öneri izlemiş, bunlardan 115'i "özçekim" olmuştu. Bilim Kurulu'nun geçen hafta yaptığı ve 5'e kadar indirdiği seçenekler arasında da 100'den fazla kişi aynı karşılığı önerdi. Özçekimden sonra en fazla önerilen ise "görçek" idi. Özellikle gençler arasında dünyada bir akım haline gelen "selfie"ye karşılık olarak kuruma gelen tavsiyeler arasında ayrıca "Sosyapoz", "Başyapıt", "Bengil", "Beyani", "Cepimge", "Çekendi", "Çekerol", "Çekinti", "Çeklaçek", "Çektirim", "Çeksun", "Eday", "Ferdi", "Görsel Salım", "Seyfi" ve "Kendirme" gibi sözcükler bulunuyordu.

29 Mayıs 2014 Perşembe

25 Klasik 25 Kapak

Anna Karenina Victoria Fernandez
Anna Karenina Victoria Fernandez
Dünyanın Merkezine Yolculuk J.R.J. Sweeney
Dünyanın Merkezine Yolculuk J.R.J. Sweeney
İki Şehrin Hikâyesi Roberlan Borges
İki Şehrin Hikâyesi Roberlan Borges
Oz Büyücüsü MrFurious
Oz Büyücüsü MrFurious
Cennetin Bu Yakası Sawsan
Cennetin Bu Yakası Sawsan
Dracula MrFurious
Dracula MrFurious
Vahşetin Çağrısı E Michelle Peterson
Vahşetin Çağrısı E Michelle Peterson
Dünyalar Savaşı Luis Prado
Dünyalar Savaşı Luis Prado
Aynanın İçinden Jacqueline Li
Aynanın İçinden Jacqueline Li
Edgar Allan Poe Bütün Hikâyeleri Adam S Doyle
Edgar Allan Poe Bütün Hikâyeleri Adam S Doyle
Dr. Jekyll ve Mr. Hyde Maelle Doliveux
Dr. Jekyll ve Mr. Hyde Maelle Doliveux
Grimm Masalları Kathryn Delaney
Grimm Masalları Kathryn Delaney
Zaman Makinesi Brixton Doyle
Zaman Makinesi Brixton Doyle
Şikago Mezbahaları Wade Greenberg
Şikago Mezbahaları Wade Greenberg
Moby Dick Luis Prado
Moby Dick Luis Prado
Karamazov Kardeşler Roberlan Borges
Karamazov Kardeşler Roberlan Borges
Karanlığın Yüreği Louise Norman
Karanlığın Yüreği Louise Norman
Dorian Gray’in Portresi Maelle Doliveux
Dorian Gray’in Portresi Maelle Doliveux
Frankenstein Luis Prado
Frankenstein Luis Prado
Dönüşüm Ninamasina
Dönüşüm Ninamasina
Sherlock Holmes'un Maceraları Maria Papaefstathiou
Sherlock Holmes'un Maceraları Maria Papaefstathiou
Savaş ve Barış Roberlan Borges
Savaş ve Barış Roberlan Borges
Monte Cristo Kontu Station
Monte Cristo Kontu Station
Aşk ve Gurur Alexis Lampley
Aşk ve Gurur Alexis Lampley

25 Mayıs 2014 Pazar

İntihar Kulubünün Üyeleri: Yazarlar



Ernest Hemingway:
Amerikalı romancı ve gazeteciydi. Hayatının sonlarına doğru herşeyin boş olduğuna dair fikirleri oluştu. 62 yaşında babası ve annesi gibi av tüfeği ile kendini vurarak yaşamına son verdi. Nobel ve Pulitzer Ödülü sahibiydi.

Stefan Zweig: 
Avusturyalı yazar. Yahudi asıllı yazar, Hitler'in dünya düzeninin kalıcı olmasından duyduğu korku ve karamsarlık sonucu girdiği bunalımdan kurtulamayaıp 61 yaşında karısıyla beraber intihar etti.

Walter Benjamin: 
Alman edebiyat eleştirmeni, düşünür, kültür tarihçisi ve estetik kuramcısı. Yazıları nedeniyle polisle başı belaydı. En son tutuklanacağını anlayınca intihar etti.Öldüğünde 48 yaşındaydı.

Virginia Woolf: 
İngiliz edebiyatının en önemli kadın yazarıydı. Feminist çıkışları ile dikkat çekti. Bir görüşe göre üvey babasının oğlunun tacizlerine dayanamayıp intihar etti. Buhranını şu sözlerle anlatır: 'Yaşamak neden böyle içler acısı, neden bir uçurumun yanıbaşından geçen daracık bir yol gibi...'

Jack London: 
Tüm zamanların en çok okunan romancısı olarak kabul edilir. 'Dişisine kötü davranan tek hayvan insandır.' sözünün sahidir. Yazdığı kitaplardan çok para kazanmasına rağmen 40 yaşında ilaç içerek yaşamına son verdi.

Ziya Gökap: 
27 yaşında tabanca ile intihara teşebbüs etti. Ölene kadar kafasındaki kurşunla yaşadı.

Beşir Fuad: 
Ateistti. Kaderin insanın elinde olduğunu kendisine kanıtlamak için bileklerini keserek intihar etti. Öldüğünde 45 yaşındaydı.

Cesare Pavese: 
İtalya'nın önemli edebiyat ödüllerinden Strega Ödülü'nü aldığı yıl bir otel odasında bir kutu uyku hapı alarak intihar etti. Öldüğünde 45 yaşındaydı.

Eleanor Marx: 
Marksizimin babası Karl Marx`ın en küçük kızıydı.Nikahsız yaşadığı adamın gizlice bir oyuncu ile evlendiğini öğrenince bunalıma girdi. Sevgilisinin temin ettiği hidrojen siyanürü içerek intihar etti. Elenor öldüğünde 45 yaşındaydı.

Vladimir Mayakowski
1930'da Lili Brik'i ve ailesini SSCB hükümetine emanet ettiğini belirten bir mektup bırakarak silahla intihar eder.

Derleme: Yasin Gümbür


Gelmiş Geçmiş En İyi 10 Distopya Kurgusu

Distopya, kara-kötücül bir gelecek planlama demektir ve ütopyanın tam tersi bir anlama sahiptir. Bu türün, ilk ortaya çıkış yılı 1868'dir (John Stuart Mill tarafından). 
20. Yüzyıl ise distopyanın şahlanış dönemidir; en yetkin örneklerini de bu zaman diliminde vermiştir. Sinemadan, edebiyata; tiyatrodan televizyon dizilerine, çizgi romanlara kadar birçok yerde örneğini görmek mümkün olan bu türün, insanın sınırlarını zorlama, farkındalık yaratma gibi çok önemli özellikleri vardır, sürükleyiciliği ise cabası.

1. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (1984) - George Orwell


2000'li yılların dünyasında yaşadıklarımızı en iyi anlatan romandır da diyebiliriz. İnsanların nasıl da apolitikleştirildiklerini, nasıl da her şeyden korkan bir hale getirildiklerini çok iyi anlatır. Okurken her satırı içinize işleyeceğinden etkisinden kurtulmanız da kolay olmaz. Hikayeye katılan
1. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (1984) - George Orwell 2000'li yılların dünyasında yaşadıklarımızı en iyi anlatan romandır da diyebiliriz. İnsanların nasıl da apolitikleştirildiklerini, nasıl da her şeyden korkan bir hale getirildiklerini çok iyi anlatır. Okurken her satırı içinize işleyeceğinden etkisinden kurtulmanız da kolay olmaz. Hikayeye katılan "aşk hikayesi" ise işin tuzu biberi olur.


2. Dava - Kafka


Dava, bir sabah uyandığında kendisini sebebini anlamadığı bir suç nedeniyle dava edilmiş bulan Josef K. adlı kahramanın absürt durumunun anlatıldığı bir Franz Kafka romanıdır.Gerçekdışı niteliğiyle Kafka'nın şaşırtıcı yapıtları arasında çok önemli bir yeri olan Dava; tamamlanmamış bölümleriyle birlikte yazarın ölümünden iki yıl sonra, yakın arkadaşı Max Brod'un katkılarıyla, 1925'de yayımlanmıştır.

Roman 1962'de Orson Welles tarafından filme uyarlanmıştır.
2. Dava - Kafka Dava, bir sabah uyandığında kendisini sebebini anlamadığı bir suç nedeniyle dava edilmiş bulan Josef K. adlı kahramanın absürt durumunun anlatıldığı bir Franz Kafka romanıdır.Gerçekdışı niteliğiyle Kafka'nın şaşırtıcı yapıtları arasında çok önemli bir yeri olan Dava; tamamlanmamış bölümleriyle birlikte yazarın ölümünden iki yıl sonra, yakın arkadaşı Max Brod'un katkılarıyla, 1925'de yayımlanmıştır. Roman 1962'de Orson Welles tarafından filme uyarlanmıştır.


3. Cesur Yeni Dünya - Aldous Huxley


Romanın kurgusu Londra'da 26. yüzyılda geçmektedir ve distopik bir atmosfer mevcuttur. Romanda üreme teknolojisi, öjenik ve hipnopedi (uykuda öğretim) sayesinde toplum değiştirilmiştir. Aslında tanımlanan dünya bir ütopya olarak da gözükebilir, fakat ironik bir ütopya; zira insanlık sağlıklı, teknolojik açıdan gelişmiş, savaşlar ve yoksulluk yok edilmiştir; tüm ırkların eşit olduğu ve herkesin mutlak olarak mutlu olduğu bir dünya vardır. Fakat, ironik biçimde, tüm bu gelişmeler birey için çok önemli olan birçok değerin yok edilmesi, kaldırılması ile başarılmıştır; aile, kültürel çeşitlilik, sanat, edebiyat, din ve felsefe artık yoktur. Ayrıca salt zevki önüne gelenle seks yapmada ve uyuşturucu kullanımında bulan toplum hazcı (hedonistik) bir topluma dönüşmüştür.

3. Cesur Yeni Dünya - Aldous Huxley Romanın kurgusu Londra'da 26. yüzyılda geçmektedir ve distopik bir atmosfer mevcuttur. Romanda üreme teknolojisi, öjenik ve hipnopedi (uykuda öğretim) sayesinde toplum değiştirilmiştir. Aslında tanımlanan dünya bir ütopya olarak da gözükebilir, fakat ironik bir ütopya; zira insanlık sağlıklı, teknolojik açıdan gelişmiş, savaşlar ve yoksulluk yok edilmiştir; tüm ırkların eşit olduğu ve herkesin mutlak olarak mutlu olduğu bir dünya vardır. Fakat, ironik biçimde, tüm bu gelişmeler birey için çok önemli olan birçok değerin yok edilmesi, kaldırılması ile başarılmıştır; aile, kültürel çeşitlilik, sanat, edebiyat, din ve felsefe artık yoktur. Ayrıca salt zevki önüne gelenle seks yapmada ve uyuşturucu kullanımında bulan toplum hazcı (hedonistik) bir topluma dönüşmüştür.


4. Ben Robot - Isaac Asimov


Ben Robot,  Isaac Asimov tarafından yazılan dokuz bilim kurgu öyküsünün toplandığı bir kitaptır.  Hikayeler birbiriyle bağlantılı olmadığı halde hepsi insanlar, robotlar ve ahlâk doğruluğunun ilişkileri hakkındadır. Hepsi birlikte Asimov'un robotik yasalarının tarihini anlatırlar.
4. Ben Robot - Isaac Asimov Ben Robot, Isaac Asimov tarafından yazılan dokuz bilim kurgu öyküsünün toplandığı bir kitaptır. Hikayeler birbiriyle bağlantılı olmadığı halde hepsi insanlar, robotlar ve ahlâk doğruluğunun ilişkileri hakkındadır. Hepsi birlikte Asimov'un robotik yasalarının tarihini anlatırlar.


5. Fahrenheit 451 - Ray Bradbury


www.wired.com
Eser, kitapların itfayeciler tarafından yakıldığı, insanların sadece televizyonda beyin yıkayıcı şovlar izlediği ve kitap bulundurup düşünen insanların yok edildiği bir gelecekte geçmektedir. Kitap adını, kağıdın 451 Fahrenheit'ta tutuşması gerçeğinden almaktadır. Aynı zamanda ünlü Fransız sinemacı, François Truffaut tarafından da sinemaya uyarlanmıştır ancak Truffaut kendi yorumunu katmayı tercih etmiş ve kurguda bazı değişiklikler yapmıştır. Bu film Türkiye'de
5. Fahrenheit 451 - Ray Bradbury www.wired.com Eser, kitapların itfayeciler tarafından yakıldığı, insanların sadece televizyonda beyin yıkayıcı şovlar izlediği ve kitap bulundurup düşünen insanların yok edildiği bir gelecekte geçmektedir. Kitap adını, kağıdın 451 Fahrenheit'ta tutuşması gerçeğinden almaktadır. Aynı zamanda ünlü Fransız sinemacı, François Truffaut tarafından da sinemaya uyarlanmıştır ancak Truffaut kendi yorumunu katmayı tercih etmiş ve kurguda bazı değişiklikler yapmıştır. Bu film Türkiye'de "Değişen Dünyanın İnsanları" adıyla gösterime girmişti.


6. Android'ler Elektrikli Koyun Düşler mi? - Phillip K. Dick


Hikaye örgüsü, bir android avcısı Rick Deckard'ın, ikinci bir avcı John İsidore isyancı androidlerin peşinden gitmesi anlatılır. Roman insanlık felsefesini inceler. 1982 yılında Hampton Fancher ve David Peoples'ın kitaptan uyarladıkları senaryo Ridley Scott tarafından Harrison Ford'un başrolde olduğu Bıçak Sırtı adıyla filme çekildi. Kitabın devam romanlarının başlığı da Blade Runner olarak kondu.
6. Android'ler Elektrikli Koyun Düşler mi? - Phillip K. Dick Hikaye örgüsü, bir android avcısı Rick Deckard'ın, ikinci bir avcı John İsidore isyancı androidlerin peşinden gitmesi anlatılır. Roman insanlık felsefesini inceler. 1982 yılında Hampton Fancher ve David Peoples'ın kitaptan uyarladıkları senaryo Ridley Scott tarafından Harrison Ford'un başrolde olduğu Bıçak Sırtı adıyla filme çekildi. Kitabın devam romanlarının başlığı da Blade Runner olarak kondu.


7. Terminatör - Yön.: James Cameron


2029 yılının kıyamet sonrası Los Angeles'ında Skynet adlı yapay zeka ürünü bilgisayar sistemi 1990'larda büyük bölümünü yok ettiği insan ırkının kurtulmayı başaran direnişçilerine karşı savaşmaktadır. Direnişçiler Skynet'e karşı başarıya ulaşmadan hemen  önce Skynet savaşçı Terminatör'lerinden birine zamanda yolculuk yaptırarak onu geçmişe göndermeyi başarır. Terminatör'ün görevi direnişçilerin başı olan John Connor'ın annesi Sarah Connor'ı öldürmektir...
7. Terminatör - Yön.: James Cameron 2029 yılının kıyamet sonrası Los Angeles'ında Skynet adlı yapay zeka ürünü bilgisayar sistemi 1990'larda büyük bölümünü yok ettiği insan ırkının kurtulmayı başaran direnişçilerine karşı savaşmaktadır. Direnişçiler Skynet'e karşı başarıya ulaşmadan hemen önce Skynet savaşçı Terminatör'lerinden birine zamanda yolculuk yaptırarak onu geçmişe göndermeyi başarır. Terminatör'ün görevi direnişçilerin başı olan John Connor'ın annesi Sarah Connor'ı öldürmektir...


8. Damızlık Kızın Öyküsü - Margaret Atwood



Atwood'un bu kitabı, çoğu eleştirmen ve okuyucu tarafından distopya türünün önde gelen eserlerinden sayılmıştır. Feminizmin de başta gelen eserlerinden olan Damızlık Kızın Öyküsü romanında kadın haklarının bugünkü halinin tersine döndüğünde çıkacak sonucu incelenmiştir.
8. Damızlık Kızın Öyküsü - Margaret Atwood Atwood'un bu kitabı, çoğu eleştirmen ve okuyucu tarafından distopya türünün önde gelen eserlerinden sayılmıştır. Feminizmin de başta gelen eserlerinden olan Damızlık Kızın Öyküsü romanında kadın haklarının bugünkü halinin tersine döndüğünde çıkacak sonucu incelenmiştir.


9. Parable of the Sower - Octavia E. Butler "Abd global ısınma ve büyük bir ekonomik çöküntüden sonra korkunç, kanunun sadece adının var olduğu, sokakların her çeşit acıklı ve korkunç durumda insanla dolu olduğu, kabus gibi bir kaosa sürüklenmiştir. Lauren adlı genç kız ve ailesi bu kaosta varolma savaşı verir; fakat durum gitgide daha kötü ve daha umutsuz hale gelmektedir." Not: Eser 1993'te yazılmasına rağmen Türkçeye çevrilmemiş. En azından ben karşılaşmadım. Tanıtıcı yazı Ekşisözlük'ten "oz minus" adlı kullanıcıdan alıntılanmıştır!


10. District 9 - Yön.: Neill Blomkamp


30 yıl önce uzaylılar dünyayla ilk bağlantılarını kurarlar.İnsanlar onlardan ya bir saldırı ya da büyük bir teknolojik ilerleme geleceğini bekliyorlardır. Fakat hiçbiri olmaz. Aksine, kendi gezegenlerinde son hayatta kalan uzaylılar sığınmak için dünyamıza gelirler. Tüm dünya devletleri onlarla ne yapacaklarını tartışırken, yaratıklar Güney Afrika'da District 9 olarak tanımlanan bir yere geçici olarak yerleştirilirler. Artık, uzaylıların dünyada bulunmasıyla ilgili sabırlar tükenmiştir. Uzaylılar üzerindeki kontrol, Multi-National United MNU'a verilmiştir. Bu özel şirket eğer uzaylıların silahlarından yapabilirlerse muazzam paralar kazanma peşindedir. Fakat şirket başarısız olmuştur, çünkü silahların aktivasyonu için gereken şey uzaylı DNA'sıdır. Bir MNU çalışanı olan Wikus van der Merwe, DNA'sını değiştiren gizemli bir virüsü kapınca, insanlar ve uzaylılar arasındaki tansiyon had safhaya gelir. Aynı zamanda Wikus en fazla peşinden koşulan ve en değerli adamı olmuştur. O, uzaylıların teknolojisini çözecek anahtardır. Şimdi Wikus'un bulunduğu düşmanca ortamda saklanacak sadece bir yeri vardır: District 9.
10. District 9 - Yön.: Neill Blomkamp 30 yıl önce uzaylılar dünyayla ilk bağlantılarını kurarlar.İnsanlar onlardan ya bir saldırı ya da büyük bir teknolojik ilerleme geleceğini bekliyorlardır. Fakat hiçbiri olmaz. Aksine, kendi gezegenlerinde son hayatta kalan uzaylılar sığınmak için dünyamıza gelirler. Tüm dünya devletleri onlarla ne yapacaklarını tartışırken, yaratıklar Güney Afrika'da District 9 olarak tanımlanan bir yere geçici olarak yerleştirilirler. Artık, uzaylıların dünyada bulunmasıyla ilgili sabırlar tükenmiştir. Uzaylılar üzerindeki kontrol, Multi-National United MNU'a verilmiştir. Bu özel şirket eğer uzaylıların silahlarından yapabilirlerse muazzam paralar kazanma peşindedir. Fakat şirket başarısız olmuştur, çünkü silahların aktivasyonu için gereken şey uzaylı DNA'sıdır. Bir MNU çalışanı olan Wikus van der Merwe, DNA'sını değiştiren gizemli bir virüsü kapınca, insanlar ve uzaylılar arasındaki tansiyon had safhaya gelir. Aynı zamanda Wikus en fazla peşinden koşulan ve en değerli adamı olmuştur. O, uzaylıların teknolojisini çözecek anahtardır. Şimdi Wikus'un bulunduğu düşmanca ortamda saklanacak sadece bir yeri vardır: District 9.

24 Mayıs 2014 Cumartesi

TEHLÎL - İSMAİL SAFA
























1-Zâtım benim ey zâtına huccet olan Allâh

Ey varlığı varlık ile müsbet olan Allâh

2-Evhâma hakâyık olamaz münkeşif ammâ

Zulmetler eder kalbime envârını îmâ

3-Manzûrum olan hey‘et-i mecmû‘a-i zerrât

Bir nâ-mütenâhîliği etmekdedir isbât 

4-Daldıkça temâşâ-yı mesâbîh ile fikre

Mecbûr olurum her gece tesbîh ile zikre

5-Sensin getiren gördüğüm eflâki vücûda

Sensin beni meyyâl kılan hâk-i sücûda

6-Bir zerre kalırsa bu semâvâta göre arz

Bi’n-nisbe demek etmeliyim kendimi yok farz

7-Mahdûd iken insandaki ‘akl ey ulu Yezdân

Olmaz mı bu pâyânsız olan mülkile hayrân

8-Bi’l-farz kabûl etmese de ‘akl, tenâhî

Bir cüz’ kalır, küllî onun sensin ilâhı

9-Bir cüz’e bakıp küllü nasıl eylerim inkâr

Bir katre eder fikrime ‘ummânları ihtâr.

10-Ecrâm, birer zerre’-i zî-şân-ı Celâlin

Ezhâr ise evrâk-ı perîşân-ı Cemâlin

11-Ebhâr, merâyâ-yı fezâ-yı melekûtun

Kuhsârlar âsâr-nümâ-yı ceberûtun

12-Eşcârda kuşlar ediyor nâmını tebcîl

Eşcâr ki ervâha olur minber-i tehlîl

13-Gerdânşude-i feyz-i derindir bu ‘avâlim

Bâzîçe-i dest-i kaderindir bu ‘avâlim

14-Muhtâc değilsin bu bu hükûmetde şerîke

Ey şâh-ı melâ’ik-sipeh ü ‘arş-erîke

15-İdrâk-i ulûhiyyetine varmıdır imkân

‘Aklın daha mâhiyyetini bilmiyor insân

16-Bî-vâlid ü mevlûd (u) vücûd-ı Samedîsin

Allâhu Ehad’sin, Ezelîsin, Ebedîsin


            İsmail Safa







1. Ey, varlığım varlığına delil olan Allâh! Ey, varlığı varlıklarla

ispatlanan (kanıtlanan) Allâh!

2. Vehimler (kuruntular) gerçekleri açıklayamaz ama, karanlıklar

kalbimin nurlarını işaret eder.

3. Gördüğüm atomlar (zerreler) topluluğunun hepsi, bir sonsuzluğu

ispat etmektedir.

4. Her gece yıldızları tefekkür ederek seyretmeye daldığım zaman,

seni(n adını) zikretmeye (anmaya) mecbur olurum.

5. (Çünkü) gördüğüm bu felekleri (yoktan) var eden Sensin. Beni

secde toprağına (secde etmeye) (çok) meyilli yapan da Sensin.

6. Eğer; dünya, göklere nispeten (görece) bir zerre (gibi küçük

kalıyor) ise ben (o zaman) kendimi yok farz etmeliyim (saymalıyım).

7. Ey ulu Tanrı! İnsandaki akıl sınırlıyken, bu sonsuz mülk

(karşısında) şaşırıp kalmaz mı?

8. Faraza, akıl kabul etmese de, sonsuzluk ondan bir parça gibi kalır.

Hepsinin ilâhı Sensin.

9. Bir parçaya bakarak bütünü nasıl inkâr edebilirim. Bir damla,

düşünceme denizleri (çağrıştırır) getirir.

10. Gök cirimleri (yıldızlar, aylar ve güneşler) büyüklüğünün şanlı birer

zerresidir. Çiçekler ise güzelliğinin dağınık yapraklarıdır.

11. Denizler, hükümranlığının göklerinin aynaları; dağlar, ululuğunu

gösteren eserlerdir.

12. Ağaçlar –ki ruhların (lâ ilâhe illâ’llâh diyerek) zikrettiği

minberlerdir. Kuşlar, (bu) ağaçlarda, (Senin) ismini yüceltirler.

13. (Bütün) bu âlemler, Senin bağış kapında boyun bükmüştür. (Bütün)

bu âlemler Senin kader (kudret) elinin oyuncağıdır.

14. Ey tahtı arş, ordusu melekler olan şah! (Ey melekler ordusunun arş

tahtlı, şahı) Bu idarede (asla) ortağa ihtiyacın yok.

15. İnsan, daha aklın mahiyetini bilmezken, Senin ilâhlığını anlamaya

imkân var mı?

16. Ey Allâh’ım sen doğmamış ve doğrulmamışsın. Samedsin. (Her şey

sana muhtaç, sen hiç bir şeye muhtaç değilsin.) Sen Bir’sin, Ezeli ve Ebedîsin

(öncesiz ve sonrasız).

HAFTANIN KİTAP ÖNERİSİ: TIKLAYINIZ...

23 Mayıs 2014 Cuma

Şair Nilgün Marmara İntihar mı Etti Öldürüldü mü?


Şair Ece Ayhan hasta yatağında 1999’da yazdığı ve henüz yayınlanmamış güncesinde, bir dönem aşk yaşadığı Nilgün Marmara için şunu yazdı:
“Muzip kadın Nilgün Marmara. Tezer (Özlü) ile birlikte bana muziplikler yapmaya bayılırdı. İkisi de aynı anda göğüslerini gösterirlerdi. Güzeldi…”
Nilgün Marmara; 13 Ekim 1987 tarihinde, beşinci kattaki evinin, yatak odası penceresinden atlayarak intihar etti.
29 yaşındaydı.
Manik-depresif idi.
Tıpkı 31 yaşında intihar eden manik-depresif şair Sylvia Plath gibi.
Nilgün Marmara’nın yaşam öyküsünü ve intiharını anlayabilmek için Sylvia Plath’ın yaşamını bilmek gerekir…
SIRÇA FANUS
Tarih 11 Şubat 1963…
Sylvia Plath, otobiyografik romanı “Sırça Fanus (The Bell Jar)’u bitirdikten bir ay sonra intihar etti.
Annesi kızının kitabını ABD’de yasaklattırmak için çok çaba harcadı ama başarılı olamadı.
Amerikalı anne ve Alman bir babanın kızıydı. Profesör babasını sekiz yaşında 1940’da kaybetti. Bu ölümle sonsuz bir depresyon sürecine girdi. Kendini yalnız bıraktığı için babasından nefret etti.
Asosyaldi. İntihara meyilliydi. Manik-depresif idi.
Başarısızlık karşısında hep intihara teşebbüs etti. Akıl hastanesinde yattı.
Sıkıntılarını yazıyla, şiirle gidermeye çalıştı.
Fullbright kursuyla gittiği Cambridge Üniversitesi hayatını biraz olsun değiştirdi. Şiirlerine aşık olduğu İngilizlerin önemli şairlerinden Ted Hughes ile tanışıp evlendi. Londra’ya taşındı.
Bu evlilikten iki çocukları oldu. Ama çocuklar Sylvia Plath’ın ruhsal sorunlarını gideremedi.
Kocasını sürekli yazan deyim yerindeyse “dizeler fabrikatörü” ve kendisini yazamayan/başarısız şair olarak görmesi hastalığını tetikledi. Dengesiz ruh hali yakasını hiç bırakmadı. Baba nefreti yerini koca kıskançlığına bıraktı. Son olarak eşinin şair Assia Wevill ile ilişkisini öğrenince yıkıldı. Çocuklarını alıp eşinden ayrıldı; Londra’da hayatına intiharla son vermiş şair William Butfer Yeats’ın evini kiraladı. Sylvia Plath, intihara tanık olan bu evin bir “işaret” olduğuna inanmaya başladı.
Ve bir gece…
Uyuyan çocuklarını seyretti. Başuçlarına kurabiyelerle dolu bir tabak ve süt koydu. Odalarının kapısını kapattı. İçeriye zehirli hava girmemesi için kapının kenarlarını bantladı. Mutfağa gitti, havagazı fırının içine kafasını soktu…
Tarihler 11 Şubat 1963’ü gösteriyordu…
(6 yıl sonra şair Assia Wevill da tıpkı Sylvia Plath gibi mutfak gazını açarak intihar etti. Tek farkı, Ted Hughes’dan olan dört yaşındaki kızı Shura’yı da yanında ölüme götürmesiydi!)
TEZ KONUSUYDU
Nilgün Marmara’nın Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyat Bölümü’ndeki tezi şuydu: “Sylvia Plath’ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi”…
Sylvia Plath’ın yalnızlığa ve hayata bakışı Nilgün Marmara’yı çok etkiledi. Yazgısının aynı olduğunu düşündü. “Ben babamın yuvarladığı çığın altında kaldım…”
Balkan göçmeni bir ailenin çocuğuydu. İstanbul Moda’lıydı.
Fikri ve Perihan çiftinin iki çocuğu vardı: Aylin ve Nilgün.
Schubert ninnileriyle, büyük kütüphanesi olan bir evde büyüdü.
Kadıköy Maarif Koleji’nin ele avuca sığmaz, özgür ve özgün kızıydı. Solcuydu.
12 Eylül 1980 darbesi olduğunda Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenciydi. Üniversitenin “kırmızı salonu”ndaki dil, şiir, edebiyat tartışmaları bitmiş; artık gizli ev toplantıları dönemi başlamıştı. Bohem bir hayat yaşıyorlardı.
Şiir yazmaya başladı: ama dizelerini kimseye göstermedi.
Bu dönemde, II. Dünya Savaşı’nda Fransa’da Direniş Hareketi'nde görev alarak Provence bölgesinde 'Yüzbaşı Alexander' takma adıyla mücadele veren şair Rene Char’ın çevirisini yaptı.
1982’de Endüstri Mühendisi Kağan Önal ile evlendi.
Artık şairlerin yeni uğrak yeri Kızıltoprak’taki evleriydi. Ece Ayhan, Cemal Süreya, Edip Cansever, Tomris Uyar, İlhan Berk, Cezmi Ersöz, Orhan Alkaya, Küçük İskender gibi edebiyatçılar ev toplantılarında bir araya geldi.
Pazar günleri “but partisi” yaptılar; fırında tavuk budu yapmalarından dolayı partilerine bu ismi verdiler.
Nilgün Marmara bu günlerde şarkı söyledi, caz gırtlağı sesiyle. Cemal Süreya, Amerikalı yazar F. Scott Fitzgerald’ın “ele avuca sığmayan” karısı Zelda’ya benzetti onu. Adı “Çılgın Zelda” olarak kaldı.
Eşinin işi nedeniyle bir ara Libya’da yaşadı. Baskıcı bu ülke onu boğdu. Türkiye’de döndüler.
Fakat psikolojisi giderek kötüleşti. Başvurduğu psikiyatrlar okuma yazmaya ara vermesini istediler. Bir de ilaçlarını aksatmamasını söylediler.
Hiç dinlemedi. Yalnızlığa ve içkiye gömüldü.
Ve bir gün…
Eşi Kağan eve geldiğinde masanın üstünde ecza dolabından alınmış ilaçları gördü. Lavaboda da ilaçlar vardı. Yatak odasına girdiğinde hiç kullanmadıkları pencerenin arasına perdenin sıkışmış olduğunu fark etti.
Açtı.
Aşağıya baktı…
ERGENEKON PARMAĞI!
Aradan yıllar geçti.
Ve “perdeye” yine bir manik-depresif kadın şair çıktı: Lale Müldür.
“Nilgün Marmara’nın intihar ettiğini düşünmüyorum. Nilgün'ün camdan atıldığına inanıyorum. Kağan'ın general olan babasından şüpheleniyorum. Nilgün'ü pencereden atmak üzere bir askerin tutulduğunu düşünüyorum. Savcı yeniden olayı açmak istemiş ancak annesi korktuğu için olayın üstü o şekilde kapanmış."
Lale Müldür, Türkiye’nin gündeminden ve her taşın altında “Ergenekon” arayan yakın arkadaş çevresinden çok etkilenmişe benziyor. Nilgün Marmara olayında “Ergenekon parmağı” arıyor!
Kağan Önal tepkili: “Bu yazıyla ilgili dava açma hakkımız var ve o ihtimali de düşündük. Ama ben Lale Müldür'ün akli ve cezai ehliyeti olmadığını, bu yazının da ciddiye alınacak yanı olmadığını düşünüyorum. Lale, Nilgün'ün son birkaç ayında onunla hiç görüşmemişti bile.”
Nilgün Marmara, hayata kürdan kılıçla karşı durmaya çalışan bir şairdi; tıpkı Sylvia Plath gibi…
Onlar, “İntihar Kulübü”nün üyesiydiler…
SONER YALÇIN yazısı

Yazarlık Tekniği Üzerine On Üç Tez

Öyle görünüyor ki yazma zanaati ile ilgili her usta yazarın kendine özgü bir sırrı var, ama bunların içinde belki de en kalıcıları Alman edebiyat eleştirmeni, filozof, deneme yazarı Walter Benjamin’inkiler. İşte, Benjamin’in yazarlık tekniğine ilişkin olarak sunduğu on üç temel ilke: 




Büyük bir iş için kolları sıvayan kişi kendine karşı merhametli olmalı, ancak sonraki çalışma öncesinde ön yargılı olmasını engelleyecek hiçbir şeyi de yadsımamalı.

Yazdıklarınız hakkında ne konuşursanız konuşun, yazım sürüyorken onları okumayın. Böyle elde ettiğiniz her memnuniyet temponuzu yavaşlatacaktır. Eğer bu düzene uyarsanız artan iletişim kurma arzunuz işi tamamlamaya giden yolda itici gücünüz olacaktır.

Çalışma koşullarınız içinde gündeliğin sıradanlığından sakının. Sıkıcı seslerin arkaplan oluşturduğu bir ortamdaki yarı gevşeklik durumu hırpalayıcıdır. Diğer taraftan bir ses etüdünün ya da kakofoninin eşliğinde olmak gecenin sezilebilir sessizliğinde çalışmak kadar etkili olabilir. İkinci durum iç kulağınızın keskinleşmesini sağlarken, ilki en aksi sesleri gömebilecek heybetli bir söylem için fırsat sunabilir.

Gelişigüzel yazı malzemeleri kullanmayın. Belirli kağıtlara, kalemlere, mürekkebe bağlı kalmak faydalı olacaktır. Lükse gerek yok, ama malzeme bolluğu zaruri.

Hiçbir fikrin fark ettirmeden geçip gitmesine izin vermeyin; yani notlarınızı yetkili mercilerin uzaylı kayıtları gibi titizlikle tutun.

Kaleminizi kendi haline bırakın, sonra zaten fikirleri manyetik bir güçle kendine çekecektir. Bir fikri yazıya dökmeyi ertelemeyi sürdürürseniz, onun size teslim olması gittikçe güçleşir. Söz düşünceyi fetheder, ama ona hükmeden yazıdır.

Tasarılarınız tükendi diye asla yazmayı bırakmayın. Edebi onur ya kararlaştırılmış bir esnada (yemek zamanı, bir toplantı) ya da iş bitiminde olmak üzere sadece tek bir araya izin verir.

İlham eksikliği zamanlarını yazdıklarınızı düzenli bir şekilde kopyalayarak doldurun. Bu süreç önsezinizi uyandıracaktır.

Tamam; nulla dies sine linea (çizgisiz gün, gün değildir) fakat belki de haftalarınız hiç bir şey karalamadan geçecek, bunu da unutmayın.
Akşamdan oturup gün ışıyana kadar başından kalkmadığınız hiçbir işi mükemmel saymayın.

Yapıtınızın sonunu alıştığınız çalışma odanızda yazmayın. Orada gereken cesareti bulamayabilirsiniz.

Kompozisyonun evreleri: fikir – stil – yazı. Temiz kopyanın değeri ona ulaşmak için gereken hattatlık derecesindeki özendedir. Fikir ilhamı öldürür, stil fikre köstek olur, yazı stile yol verir.

Yapıt kavranan fikrin bıraktığı izdir.

Kaynak: brainpickings.org

22 Mayıs 2014 Perşembe

Edebiyat Tarihinin En İyi 100 Giriş Cümlesi



“Bir kitabın okuyucuyu ilk cümleden itibaren etkilemesi gibisi yoktur. Okuyucunun okuduğu ilk cümle, kitabın giriş cümlesi, o kitabın satmasını, kapanış cümlesi ise yazarın daha fazla okuyucu kazanmasını sağlar derler,” diyen sitenin “En iyi 100 giriş cümlesi” listesi aşağıda.


1.
J.D. Salinger Çavdar Tarlasında Çocuklar

"Anlatacaklarımı gerçekten dinleyecekseniz, herhalde önce nerede doğduğumu, rezil çocukluğumun nasıl geçtiğini, ben doğmadan önce annemle babamın nasıl tanıştıklarını, tüm o David Copperfield zırvalıklarını filan da bilmek istersiniz, ama ben pek anlatmak istemiyorum. Her şeyden önce, ben bu zımbırtılardan sıkılıyorum. Sonra, onlarla ilgili en ufak bir söz etsem, bizimkilere inmeler iner." (Coşkun Yerli'nin çevirisiyle)


2.
Leo Tolstoy Anna Karenina

"Mutlu aileler birbirlerine benzerler. Her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır." (Ergin Altay'ın çevirisiyle)


3.
Jane Austen Aşk ve Gurur
"Dünyaca kabul edilmiş bir gerçektir, hali vakti yerinde olan her bekar erkeğin mutlaka bir eşe ihtiyacı vardır." (Hamdi Koç'un çevirisiyle)


4.
Charles Dickens İki Şehrin Hikayesi
"Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, Aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana - sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece 'daha' sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi." (Meram Arvas'ın çevirisiyle)


5.
Virginia Woolf Bayan Dalloway
"Mrs. Dalloway çiçekleri kendi alacaktı." (Tomris Uyar'ın çevirisiyle)


6.
Anne Tyler Back When We Were Grownups (Yetişkin Olduğumuz Zamanlar)


7.
F.Scott- Fitzgerald Muhteşem Gatsby
"Toy çağımda bir öğüt vermişti babam, hala küpedir kulağıma. 'Ne zaman' demişti, 'birini tenkide davranacak olsan, hatırdan çıkarma, herkes senin imkanlarında gelmemiştir dünyaya!''" (Can Yücel'in çevirisiyle)


8.
Sylvia Plath Sırça Fanus
"Rosenberleri elektrikli sandalyede idam ettikleri yaz; garip, boğucu bir yazdı ve ben New York'ta ne aradığımı bilmiyordum." (Handan Saraç'ın çevirisiyle)
9.
Herman Melville Moby Dick Beyaz Balina
"Ishmael deyin bana. Birkaç yıl önce -kaç yıl önce olduğu önemli değil paramın azaldığı ya da hiç kalmadığı bir sırada-, karada da beni ayrıca bağlayan bir şey olmadığı için, bir engine açılayım, bu dünyanın denizlerini şöyle bir göreyim dedim. Ben böyleyimdir; böyle bulurum sıkıntıdan kurtulmanın, uyuşan kanıma hız vermenin yolunu." (Sabahattin Eyuboğlu ve Mina Urgan'ın çevirisiyle)


10.
Douglas Adams Otostopçunun Galaksi Rehberi
"Galaksinin Batı Sarmal Kolu'nun bir ucunda, haritası bile çıkarılmamış ücra bir köşede, gözlerden uzak, küçük ve sarı bir güneş vardır. Bu güneşin yörüngesinde, kabaca yüz kırksekiz milyon kilometre uzağında, tamamıyla önemsiz ve mavi-yeşil renkli, küçük bir gezegen döner. Gezegenin maymun soyundan gelen canlıları öyle ilkeldir ki dijital kol saatinin hâlâ çok etkileyici bir buluş olduğunu düşünürler." (Nil Alt'ın çevirisiyle)


11.
Franz Kafka Dönüşüm
"Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu." (Ahmet Cemal'in çevirisiyle)


12.
J.K. Rowling Harry Potter ve Felsefe Taşı
"Dört numarada oturan Bay ve Bayan Dursley son derece normal olduklarını söylemekten gurur duyarlardı, sağolun efendim. Garip ya da gizemli işlere bulaşacak son kişilerdi. Böyle saçmalıklara kafa yormazlardı çünkü." (Ülkü Tamer'in çevirisiyle)

13.
Mark Haddon Süper İyi Günler
"Ben beş kırmızı araba ile gidip gördüm ve süper güzel bir gün olacağını biliyordum." (Övgü Doğangün'ün çevirisiyle)


14.
Audrey Niffenegger Zaman Yolcusunun Karısı
"Benim durumunun asıl inanılmaz yanı, aslında gerçek olmam. Bu gelip gitmelerin, yer değiştirmelerin bir mantığı,bir kuralı var mı? Yerinden kımıldamamanın, her anı şimdiki zamanla doldurmanın bir kuralı var mı?" (Elvan Umur'un çevirisiyle)

15.
John Ronald Reuel Tolkien Yüzüklerin Efendisi : Yüzük Kardeşliği
"Çıkın Çıkmazı'ndan Bay Bilbo Baggins kısa bir süre sonra yüz on birinci yaş gününü debdebeli bir davet ile kutlayacağını ilan ettiğinde Hobbitköy'de büyük bir heyecan yaşanmış ve söylentiler alıp yürümüştü." (Bülent Somay ve Çiğdem Erkal İpek'in çevirisiyle)


16.
Hunter S. Thompson Las Vegas’ta Korku ve Nefret
"Uyuşturucu tesir etmeye başladığında Barstow yakınlarında, çölün kıyısında bir yerlerdeydik." (Nur Kasapoğlu'nun çevirisiyle)


17.
Alice Walker The Color Purple (Renklerden Mor)


18.
Zora Neale Hurston Tanrıya Bakıyorlardı
"Ufuktaki gemilerde, her adamın arzuları vardır. Bazıları için umutlar dalgalarla yanaşır. Diğerleri için ise, rüyalar sonsuza kadar ufukta yol alır, gözden hiç kaybolmadan seyredilir...ve onları gözleyenler hiç sıkılıp gözlerini başka tarafa çevirinceye, zaman onları alaylı bir şekilde silinceye kadar, asla kıyıya yanaşmazlar. İnsan hayatı budur işte..." (Ayla Okyavuz Yazal ve Ayşe Şirin Okyavuz Yener'in çevirisiyle)

19.
Helen Fielding Bridget Jones'un Günlüğü
"Haftada 14 birimden fazla alkol almayacağım."

20.
Virginia Woolf Kendine Ait Bir Oda
"Ama biz senden kadınlar ve kurmaca yazın konusunda konuşmanı istemiştik, bunun insanın kendine ait bir odası olmasıyla ne ilgisi var diyebilirsiniz. Açıklamaya çalışacağım...." (Suğra Öncü'nün çevirisiyle)


21.
Sue Monk Kidd Arıların Gizli Yaşamı
"Geceleri yatağa uzanır ve gösteriyi izlerim. Yatak odamın duvarındaki yarıklardan girip, içeride hapsolan arıların gösterisidir bu. Odanın içinde daireler çizer, pervaneninkine benzer sesler çıkarırlar. Yüksek perdeden zzzzzz'ler tenimde mırıldanır."

22.
Rebecca Wells Dostluğun Kutsal Bağı
"Step dansı ustası çocuk istismarcısı. 8 Mart 1993 Pazar gününün New York Times'ı Vivi'den böyle bahsediyordu." 

23.
Elizabeth Gilbert Ye, Dua et, Sev
"Giovanni'nin beni öpmesini isterdim. Ah, fakat bunun berbat bir fikir olması için pek çok neden var. Bir yerden başlamak gerekirse, Giovanni benden on yaş daha genç ve -yirmili yaşlarında olan birçok İtalyan erkeği gibi- hala annesiyle beraber yaşıyor." (Gamze Bulut ve Zeynep Kumruluoğlu'nun çevirisiyle)

24.
Laura Whitcomb Hayalet Sevgilim
"Üzerimde birinin bakışlarını hissettim. Çok rahatsız edici bir duyguydu, özellikle de ölü olduğum düşünülünce." (Ebru Sürmeli'nin çevirisiyle)

25.
Jane Austen Emma
"Emma Woodhouse, güzel, zeki, varlıklı bir kızdı. Rahat bir evi, iyimser bir yaradılışı vardı. Böylece, dünyanın en büyük nimetlerine sahip sayılırdı; ömrünün şu ilk yirmi yılında pek az sıkıntı, üzüntü çekmişti." (Nihal Yeğinobalı'nın çevirisiyle)


26.
Mary Shelley Frankenstein
"İçine doğan tüm kötü hislere rağmen işlerimi kazasız belasız yoluna koyduğumu duyunca memnun olacağını tahmin ediyorum. Buraya dün geldim ve gelir gelmez de ilk işim, sevgili kardeşimi iyi olduğumdan, girişimimin başarıya ulaşacağına dair inancımın giderek güçlendiğinden haberdar etmek üzere kolları sıvamak oldu." (Duygu Akın'ın çevirisiyle)

27.
Richard Yates The Revolutionary Road (Devrim Yolu)

28.
Gabriel Garcia Marquez Kolera Günlerinde Aşk
"Kaçınılmaz bir şeydi: Acıbadem kokusu ona mutsuz aşkların yazgısını anımsatırdı hep. Doktor Juvenal Urbino, yıllardır kendisi için önemini yitirmiş bir olayla ilgilenmek üzere koşup geldiği, hâlâ alaca ışığa gömülü odaya girdiği an ayrımına vardı bunun. Antilli göçmen, harp malulü, çocuk fotoğrafçısı, satrançta en yufka yürekli rakibi, bir altın siyanürüyle belleğin işkencelerinden kurtarmıştı kendini." (Şadan Karadeniz'in çevirisiyle)

29.
Emily Bronte Uğultulu Tepeler
"1801. İnsanlardan kaçan komşumu ve daha sonra başıma bir sürü iş açacak olan mal sahibimi ziyaretten yeni döndüm." (Ali Ateşoğlu'nun çevirisiyle)

30.
C.S. Lewis Narnia Günlükleri: 5 Şafak Yıldızı'nın Yolculuğu
"Eustace Clarence Scrubb denen oğlan, başına gelenleri hemen hemen hak etmişti."

31.
William Makepeace Thackeray Gurur Dünyası
"İçinde bulunduğumuz yüzyılın daha yirmi yaşını doldurmamış olduğu sıralardaydı. Haziran ayında güneşli bir sabah, Miss Pinkerton'ın Chiswick Çıkmazı'ndaki özel kız okuluna, başı peruklu, şapkası üç köşeli, şişman bir arabacının saatte altı kilometre hızla sürdüğü, koşum takımları parıl parıl göz alan bir araba geldi." (Nihal Yeğinobalı'nın çevirisiyle)

32.
Lewis Carrol Alice Harikalar Diyarında
"Alice, ırmağın kıyısında, ablasının yanı başında hiçbir şey yapmadan öylece oturmaktan sıkılmaya başlamıştı; ablasının okuduğu kitaba bir iki kez şöyle bir göz attı; ne ki kitapta ne bir resim vardı, ne de konuşma, 'İçinde resim ve konuşma olmayan bir kitap, ne işe yarar ki,' diye geçirdi aklından, Alice." (Kıymet Erzincan Kına'nın çevirisiyle)

33.
Louisa M. Alcott Küçük Kadınlar


34.
Vladimir Nabokov Lolita Beyaz Irktan Dul Bir Erkeğin İtirafları
“Lolita, hayatımın ışığı, kasıklarımın ateşi. Günahım, ruhum, Lo-li-ta; dilin ucu damaktan dişlere doğru üç basamaklık bir yol alır, üçüncüsünde gelir dişlere dayanır. Lo-li-ta.” (Fatih Özgüven'in çevirisiyle)


35.
Oscar Wilde Dorian Gray’in Portresi
"Stüdyo güllerin baygın kokusuyla doluydu; hafif yaz esintisi bahçedeki ağaçların arasında gezindiğinde açık kapıdan leylakların ağır kokusu ya da pembe çicek açmış diken ağaçlarının daha narin parfümü geliyordu." (Nihal Yeğinobalı'nın çevirisiyle)


36.
E. B. White Örümcek Ağı


37.
Anthony Burgess Otomatik Portakal
"- Eee, ne olacak şimdi ha?
"Ben vardım, yani Alex, yanımda da üç kankam, yani Pete, Georgie ve Dim, ki Dim cidden epey budalaydı ve Korova Sütbarı'nda oturmuş akşam ne yapacağımıza karar veriyorduk, arsız karanlık, buz gibi kış piçlik yapıyordu, ama yağmur yoktu." (Dost Körpe'nin çevirisiyle)


38.
Roald Dahl Matilda


39.
Ian McEwan Kefaret
"Briony'nin iki gün içinde bir fırtına gibi kağıda döktüğü, uğruna kahvaltıyı ve öğle yemeğini kaçırdığı oyun: Afişleri, biletleri kendisi tasarlamış, katlanır bir paravanı yan yatırıp bilet gişesine dönüştürmüş, para kutusunu kırmızı krepon kağıdıyla kaplamıştı. Hazırlıklar tamamlanmış, geriye yalnızca bitmiş metnin üzerinde düşünmek ve Kuzey'den gelecek olan kuzenlerini beklemek kalmıştı." (Püren Özgören'in çevirisiyle)


40.
Billie Letts Yüreğin Attığı Yer


41.
William Goldman Prenses Gelin


42.
JM Barrie Peter Pan ve Wendy
Biri dışında, bütün çocuklar büyür ve büyüyeceklerini erken yaşta öğrenirler. Wendy de şöyle öğrendi: İki yaşındayken, bir gün bahçede oynuyordu. Bir çiçek daha koparıp, bu çiçekle annesine koştu. Sanırım küçük kız pek sevimli görünüyordu ki, Bayan Darling elini göğsüne koyup, 'Ah, keşke hep böyle kalabilsen!' diye haykırdı. Bu konuda aralarında geçen konuşmanın hepsi buydu, ama Wendy bundan böyle büyük zorunda olduğunu öğrenmişti. Bunu iki yaşına girdikten sonra anlarsınız hep. İki yaş, sonun başlangıcıdır." (Betül Avunç'un çevirisiyle)



43.
Lemony Snicket Talihsiz Serüvenler Dizisi


44.
Kurt Vonnegut Şampiyonların Kahvaltısı


45.
Chuck Palahniuk Tıkanma
"Eğer bunu okumaya niyetliyseniz vazgeçin. Birkaç sayfa okuduktan sonra, burada olmak istemeyeceksiniz. Bu yüzden unutun gitsin. Gidin buradan. Hala tek parçayken hemen kaçın." (Funda Uncu'nun çevirisiyle)


46.
Iain Banks The Crow Road (Karga Yolu)


47.
Douglas Adams Kutsal Dedektiflik Bürosu
"Bu sefer hiçbir şahit olmayacaktı." (Sevil Cerit'in çevirisiyle)


48.
Mario Puzo Baba
"Her büyük servetin arkasında bir suç gizlidir. (Balzac)
Amerigo Bonasera New york Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesinin salonunda oturmuş, adaletin yerine getirilmesini bekliyordu; kızını insafsızca yaralayan, onun şerefiyle oynayan kişilerden adaletin eliyle intikam almış olacaktı." (Özoy Süsoy'un çevirisiyle)


49.
Margaret Mitchell Rüzgar Gibi Geçti
"Scarlett O'Hara çok güzel bir kız değildi ama Tarleton ikizleri gibi erkekler onun çekiciliğine bir kez kapılınca bunun farkına varmazlardı bile." (Yeliz Üslü'nün çevirisiyle)


50.
George Orwell Bin Dokuz Yüz Seksen Dört
"Pırıl pırıl, soğuk bir nisan günüydü; saatler on üçü vuruyordu. Dondurucu rüzgardan korunmak için çenesini göğsüne gömmüş olan Winston Smith, bir toz burgacının da kendisiyle birlikte içeri dalmasını önleyecek kadar hızlı olmasa da, Zafer Konutları'nın cam kapılarından çabucak içeri süzüldü." (Celal Üster'in çevirisiyle)


51.
H. G. Wells Görünmez Adam
"Yabancı, Şubat ayının başlarında, yılın son karının yağdığı soğuk bir kış günü, keskin bir rüzgarın ve şiddetli bir karın altında, yaylaların oradan, göründüğü kadarıyla Bramblehurst İstasyonu tarafından, kalın bir eldiven gidiği elinde küçük siyah bir bavulla yürüyerek gelmişti."


52.
Daniel Quinn İsmail Bir Zihin ve Ruh Macerası


53.
Micheal Cox Gecenin Anlamı


54.
Christopher Buckley Sigara İçtiğiniz İçin Teşekkürler


55.
Thomas Pynchon The Gravity’s Rainbow (Yerçekiminin Gökkuşağı)


56.
Raphael Sabatini Scaramouche


57.
Arthur C. Clarke Bir Uzay Efsanesi
"Kuraklık başlayalı on milyon yıl kadar olmuş, korkunç sürüngenlerin dönemi henüz sona ermişti. Burada, bir gün Afrika olarak anılacak olan Ekvator'da, varolma savaşı vahşetin yeni bir doruğuna ulaşmış, ancak ortaya bir galip çıkmamıştı henüz. Bu çocuk, kurak topraklarda sadece küçük, çevik ve vahşi olanlar gelişebiliyor ya da hayatta kalabilme umutları olabiliyordu." (Oya İşeri ve Ardan Tüzünsoy'un çevirisiyle)


58.
Jane Austen Northanger Manastırı
"Catherine Morland'ı küçüklüğünde gören hiç kimse onun bir kahraman olmak üzere doğduğunu düşünmezdi." (Tuba Parlak'ın çevirisiyle)

59.
George Elliot Middlemarch


60.
Margaret Atwood Kedi Gözü


61.
Joseph Heller Madde 22
"İlk görüşte aşktı bu. Yossarian papazı görür görmez, ona çılgınlar gibi aşık oldu." (Niran Elçi'nin çevirisiyle)


62.
Saul Bellow Herzog
"Aklımı kaçırdıysam bana göre hava hoş, diye düşündü Moses Herzog." (Özde Duygu Gürkan'ın çevirisiyle)


63.
Raymond Chandler Büyük Uyku


64.
Cormac McCarthy O Güzel Atlar Sınır Üçlemesi: 1


65.
John Scalzi Old Man’s War (İhtiyarın  Savaşı)


66.
Bret Easton Ellis Amerikan Sapığı
"TERK ET BÜTÜN UMUDU EY SEN BURAYA GİREN diye karalamışlar Onbirinci Sokak'la Birinci Cadde'nin köşesinin yakınlarındaki Chemical Bank'ın yan duvarına kan kırmızısı harflerle ve harfler Wall Street'ten dışarı doğru akan trafikte öne doğru sarsılan taksinin arka koltuğundan görülecek kadar büyük." (Fatih Özgüven'in çevirisiyle)

67.
H. G. Wells Dünyalar Savaşı


68.
Avi True Confessions of Charlotte Doyle (Charlotte Doyle’un Gerçek İtirafları)


69.
F. Scott Fitzgerald This Side of Paradise (Cennetin Bu Tarafı)


70.
Clive Barker The Thief of Always (Tüm Zamanların Hırsızı)


71.
Emma Donoghue Oda
“Bugün beş oldum. Ben hiç eksi sayılar oldum mu?”


72.
William Peter Blatty The Exorcist (Şeytan Çıkarıcı)


73.
John Steinbeck Gazap Üzümleri
"Son yağmurlar, Oklahoma'nın kırmızı ve gri topraklarının bir bölümüne sessiz sedasız, topraktaki yarıkları daha fazla derinleştirmeden geldi." (Gülen Fındıklı'nın çevirisiyle)

74. 
Ray Bradbury Fahrenheit 451
"Yakmak bir zevkti. Bazı şeylerin yitmesini, kararmasını ve değişmesini görmek özel bir zevk veriyordu. Avuçlarında, dev piton yılanını andıran bakır çinko alaşımı hortumla dünyaya zehirli gazyağı püskürtürken, kanının beyninde zonkladığını hissediyordu... Elleri, tarihin paçavralarını ve kömürleşmiş kalıntılarını yok etmek için ateş ve alevin tüm senfonilerini olağanüstü bir şekilde yöneten bir orkestra şefinin elleriydi. Duygusuz kafasında 451 numaralı sembolik başlığı, gözlerinde bundan sonra neler olacak düşüncesiyle turuncu alevler vardı." (Zerrin Kayalıoğlu ve Korkut Kayalıoğlu'nun çevirisiyle)

75.
Richard Matheson Ben, Efsane!


76.
Marcel Proust Swann’ların Tarafı
"Uzun zaman, geceleri erkenden yattım. Bazen, daha mumu söndürür söndürmez, gözlerim o kadar çabuk kapanıverdi ki, 'uykuya dalıyorum' diye düşünmeye zaman bulamazdım." (Roza Hakmen'in çevirisiyle)

77.
The Bible İncil
"1 Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
2 Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı'nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu. (Yaratılış 1:1-2)"


78.
Charlotte Bronte Jane Eyre
"O gün, yürüyüş yapmanın imkanı yoktu. Aslında, sabah bir saat kadar yaprakları dökülmüş çalıların arasında dolaşmıştık, ama öğle yemeğinden beri (kimse olmadığı zamanlarda, Bayan Reed yemeğini erken yerdi), soğuk kış rüzgarı öyle kasvetli bulutlar, öyle şiddetli bir yağmur getirmişti ki beraberinde, dışarıda gezinmek mümkün değildi." (Ceren Taştan'ın çevirisiyle)

79.
T. Coraghessan Boyle The Road to Wellville ( Melville’e Giden Yol)


80. 
Yann Martel Pi’nin Yaşamı
"Istırabım beni mutsuz ve kederli etmişti. Üniversite eğitimi ve düzenli, dikkatli dini alışkanlıklar beni yavaş yavaş hayata döndürdü. Bazı insanlar garipsemiş olsa da, dini alışkanlıklarımı sürdürdüm. Lisede bir yl okuduktan sonra, Toronto Üniversitesi'ne girdim ve iki fakültede birden öğrenim görmeye başladım. İlahiyat ve hayvanbilim bölümlerinde. Dördüncü yılımdaki ilahiyat tezim, on altıncı yüzyılın ünlü Kabalacısı Safed'li İsaac Luria'ya ait evrenbilim kuramının bazı öğelerini içeriyordu. Hayvanblim tezim ise üç parmaklı tembelhayvanların tiroit bezleriyle ilgili işlevsel bir analizdi. Tembelhayvanları -sessiz, sakin ve içgözlemsel- seçme nedenim yorgun benliğimi biraz olsun rahatlatmaktı." (Aylin Yengin'in çevirisiyle)

81.
Arthur Conan Doyle Bohemya’da Skandal
"Sherlock Holmes ondan hep 'kadın' diye bahseder. Onu başka isimle andığını nadiren duymuşumdur. Holmes'un gözünde o, kendi hemcinslerinin tamımından daha üstündür. Irene Adler için aşka benzer duygular beslemiyordu. Onun soğuk, kesin ama saygıdeğer biçimde dengeli zihni için tüm duygular ve özellikle de o duygu, iğrenç şeylerdi." (Kaya Genç'in çevirisiyle)

82.
Kurt Vonnegut Mezbaha No: 5


83.
Peter Hoeg Smilla’s Sense of Snow (Smilla’nın Kar Hissi)


84.
Richard Adams Watership Tepesi
"Çuhaçiçekleri çok azalmıştı. Çayırın açıldığı ve eski bir çit ve dikenli bir hendeğe doğru bir bayırla alçalan ormanın kıyısına doğru, yabani sultan otları ve meşe ağacı kökleri arasından, solmakta olan sadece birkaç tane açık sarı öbek görülebiliyordu." (Deniz Dülgeroğlu Altıparmak'ın çevirisiyle)


85.
Louis de Bernieres Yüzbaşı Corelli'nin Mandolini


86.
William Shakespeare Onikinci Gece


87.
Jane Rule Desert of the Heart (Yüreğin Çölü)


88.
Ian McEwan Sonsuz Aşk


89.
John Maxwell Coetzee Utanç
"O yaşta bir erkek için -elli iki yaşında, boşanmış- cinsellik sorununu oldukça iyi çözümlediğine inanıyor." (İlknur Özdemir'in çevirisiyle)

90.
Charles Dickens Noel Şarkısı
"Marley ölmüştü. Bunu baştan belirtelim. Bu konuda hiçbir kuşku yok. Papaz, belediye memuru, cenazeci ve de mirasçı, gömme kağıdını imzalamışlardı. Scrooge da imzasını basmıştı. Scrooge'un imzası borsa çevrelerinde çok saygın ve geçerliydi. Demek ki Marley, halk ağzında denildiği üzere, kapı çivisi gibi ölüydü." (Nihal Yeğinobalı'nın çevirisiyle)

91.
Dashiell Hammett Ailenin Laneti


92.
Heinrich Böll Palyaço
"Bonn'a vardığımda hava kararmıştı. Bir yere varışımdan sonra yaptığım hareketler beş yıldır hep aynıydı, otomatikleşmiştim artık. Peron merdivenlerini inip çıkmak, bavulu yere koymak, palto cebinden bilet çıkarmak, bavulu yerden almak, bileti vermek, akşam gazeteleri için bayiye uğramak, istasyondan dışarı çıkıp bir taksiye el etmek. Hemen hemen beş yıldır her sabah bir yere doğru yola çıktım veya bir yere vardım." (Ahmed Arpad'ın çevirisiyle)

93. 
Margaret Atwood Kör Suikastçi


94.
Lemony Snicket Talihsiz Serüvenler 5- Katı Kurallar Okulu


95.
Dorothy Allison Karolina'nın Piçi


96. 
D.H. Lawrence Lady Chatterley'in Aşığı
"Aslında trajik bir çağ bizimkisi, bu yüzden onu trajik olarak görmeyi reddediyoruz. Büyük tufan kopmuş, yıkıntıların arasındayız şimdi, yeni yeni küçük yaşam alanları kurmaya, küçük küçük umutlar beslemeye başladık. Doğrusu zor iş; geleceğe uzanan düz bir yol yok şimdi, bunun yerine bir çember çiziyoruz ya da düşe kalka ilerliyoruz. Dünya başımıza yıkılmış olsa da yaşamak zorundayız." (Meram Arvas'ın çevirisiyle)

97.
William Faulkner Ses ve Öfke
"Parmaklığın arkasında, sarmaşıkların arasından, vurduklarını görüyordum. Bayrağın olduğu yere geliyorlardı ve ben yürüdüm parmaklık boyunca. Dutun çevresindeki otların içinde aranıyor Luster. Bayrağı çıkardılar, vuruyorlardı. Sonra bayrağı yeniden diktiler, tablaya gittiler, vurdu, öteki de vurdu. Sonra yine vurdular ve ben yürüdüm parmaklık boyunca. Dutun oradan geldi Luster ve biz yürüdük parmaklık boyunca, vurdular ve biz durduk, parmaklığın arasından baktım, Luster aranıyor otların içinde." (Rasih Güran'ın çevirisiyle)

98.
Salman Rushdie The Satanic Verses (Şeytan Ayetleri)


99.
Edgar Allan Poe - Geveze Yürek (The Tell - Tale Heart)
DOĞRU! – gergindim – çok çok fazla gergindim ve hâla öyleyim; fakat delirmiş olduğumu söyleyebilir misiniz? Bu hastalık hislerimi keskinleştirdi – yok etmedi – körleştirmedi onları. Hepsinden önce keskin bir duyma hissi başladı. Gökteki ve yerdeki her şeyi duyuyorum. Cenennemdeki bir çok şeyi duyuyorum. Nasıl - olur da - deli olurum? Dinleyin! Ve izleyin nasıl da sağlıklı – nasıl da soğukkanlılıkla anlatacağımı tüm hikâyeyi. (Emrah Özdemir'in çevirisiyle)

100.
Barry Hughart Bridge of Birds (Kuşlar Köprüsü)

ALINTI