12 Mayıs 2014 Pazartesi

Yazarların Damak Zevkleri


Yiyecekler ile başlayalım;





Elma: Charles Dickens’ın vazgeçemediği tek lezzet fırında elmaymış. F. Scott Fitzgerald da elmanın basitliği ve büyüsünden şaşmayanlardan. Kendisi 1936 yılında, Esquire dergisi için makale yazdığı dönemlerde, Kuzey Karolina eyaletinde ucuz bir otelde kalırmış ve yediklerinin yarısı elmaymış.











Tahin Helvası: Jean-Paul Sartre’ın en çok beğendiği tatlı tahin helvasıymış. Aklında sürekli bu tatlının olmasını 2. Dünya Savaşı yıllarında birlikte olduğu Simone de Beauvoir’e yazdığı mektuplardan kolayca anlıyoruz. İşte o mektuplardan bir kesit: “İki kutu daha yollamayı unutma” / “Bugün kendimi harika hissediyorum. Kitaplarını aldım fakat pakette helva yoktu.
Başka bir paketle mi yollayacaksın?”











İtalyan Spagettisi: “Bir insan nasıl olur da peynir sevmez?” diyor H. P. Lovecraft meslektaşı Vernon Shea’ya yazdığı mektupta. Lovecraft’a göre spagettinin en lezzetlisi, kıyma-domates soslu ve üzeri Parmesan peyniri rendesiyle sarmalanmış olanı. Yine aynı mektupta “Peynir sevmiyorsan spagettiyi beğeneceğini sanmam çünkü ikisi daima bir aradadır.” diyerek peynir tercihini özellikle belirtiyor. Yazarı cezbeden şey sadece spagettinin lezzeti değil aynı zamanda fiyatı. Lovecraft hiçbir zaman yemeğe haftalık üç dolardan fazla harcamadığını söylüyor.










Somun Ekmek: Somun ekmek konusunda Emily Dickinson ve Virginia Woolf’un yetenekli olduklarını öğreniyoruz. Ancak ekmeğe bağımlı önemli bir isim daha var. O da Percy Shelley. Shelly’nin yemek kültürü sadece ekmek ve sudan oluşuyor. Ayrıca şair, fırının önünden ekmek almadan geçmenin çok zor olduğunu söylemiş. Kendisi hakkında bir diğer iddia da her zaman cebinde ekmek taşıdığı ve oturduğu her yere kırıntılarını döktüğü yönünde.






Yeşillikler: İşte size yazarlardan oluşan vejetaryenler listesi. Aristoteles’ten Alice Walker’a vejetaryenler: Ralph Waldo EmersonIsaac Bashevis Singer, Agostinho da Silvo, andJonathan Safran Foer.








Sırada içecekler;

Şampanya: Oscar Wilde kelimenin tam anlamıyla şampanyaya bağlımlısıymış. 1882’de Amerika turunda zaman zaman şampanya ikramında bulunan hizmetkarları bile varmış. Hatta bağımlılığı hapis yıllarında hücresine kasa kasa en sevdiği şampanya olan 1874 Perrier-Jouët söyleme noktasına kadar gelmiş.











Süt: Moliére 1667 yılında hastalanınca iki aylık bir süt rejimine girmiş. Aynı şekilde Balzac da mide sorunları yüzünden Moliére’le aynı kaderi paylaşmış. Diğer yandan Kafka, sindirim zorluğu sebebiyle sadece süt ve süt ürünleri yiyen bir vejetaryenmiş.







Soda: Çocukken aşırı kilolu olan Lord Byron hayatı boyunca kronik diyete maruz kalmış. Samuel Rogers’ın davetlisi olduğu bir yemekte balık, koyun eti ve şarap olduğunu öğrenince hepsini reddetmiş ve sadece bisküviyle soda istemiş. Rogers da isteğini yerine getiremeyince yazar, sirkeye batırılmış patates püresine talim etmek zorunda kalmış.












Çay: Yurdum insanının resmi içeceklerinden olan çay, uzun bir hayran listesine sahip.Immanuel Kant bir iki fincan çay içerken John McPhee, Paul Auster ve Sartre’ın ‘helva tedarikçisi’ Simone de Beauvoir güne çayla başlayanlardan. Stephen King yazmadan önce masasında ya bir bardak su ya da çayı arıyormuş. Jane Austen çayı şekersiz içenlerden. C. S. Lewis ise çayın tek başına içilmesi gerektiğini düşünüyor.










Kahve / Espresso: Kafein bağımlılığını biraz abartan Proust, bir keresinde art arda 16 fincan espresso içmiş. Öte yandan doktoru günde bir fincan kahve önermesine rağmen Gertrude Stein’ın aklından kahve hiç çıkmazmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder