26 Kasım 2015 Perşembe

KNUT ØDEGÅRD İSKANDİNAVYA EDEBİYATININ RAGNAR LODBROK'U MUDUR? / FATİH BALCIOĞLU

Norveçli şair Knut Ødegård'ın İrlanda'da basılan kitabındaki şiirlerinden alınmış bir seçki, Yeryüzü İşaretleri adıyla Mart 2015'te Komşu Yayınevi'nden çıktı. Knut Ødegård'ın şiiri hakkındaki tespitlerime geçmeden önce İskandinavya'nın yetiştirdiği -belki de- en büyük kahramandan bahsetmek istiyorum: Ragnar Lodbrok. Kendiyle ilgili bir saga olan Ragnar, çok tanınan bir Viking kahramanıdır. Başarılı bir komutan olan Ragnar, Fransa ve İngiltere içlerine başarılı askeri seferler düzenlemiştir. Danimarka tahtına çıkmak için mücadele ederek başarılı olmuş, hem Danimarka hem de İsveç kralı olmuştur. Odin'den geldiğini öne sürmüş, ünlü kadın savaşçılar Lagertha ve Aslaug ile evlenmiştir. Sagalarda, oğulları başarılı savaşçılar İvar ve Björn'ün şöhreti gerisinde kalacağı korkusunun olduğu yazılır. Özellikle Fransa'da nehirleri kullanarak çok geniş çaplı bir bölgeyi yağmalamayı başarmıştır. Çok hareketli olduğundan güçlü Frank süvarisinin istediği meydan muharebelerinden kaçınmış, beklenmedik cesur seferlere girişmiştir. 9. yüzyılda çok sayıda muharebeden galip çıktıktan sonra İngiltere'de kral Ælla'ya esir düşmüş ve aşağılayıcı bir şekilde yılanların olduğu bir çukura atılarak öldürülmüştür. Hayatına dair anlatılan çok sayıda efsane, birbirinden çok farklı ayrıntılara sahiptir. Fransız kaynaklarına göre ise Ragnar'ın Fransa seferinden hemen sonra öldüğü aktarılmaktadır. Bölgeye yerleşen Vikingler'e Kuzeyliler anlamında Nordmenn, Northmen, Norsemen denecektir. Tarihteki Normanlar buradan gelmektedir, yerleştikleri bölgeye de Normandiya denilmiştir. Ragnar, kelimenin tam anlamıyla bir kurtarıcıdır. İskandinavya'nın birleşmesinin, toplumun içe dönük yapısının dış etkilere açılmasının ve zenginleşmesinin baş mimarıdır. Bu noktada Knut Ødegård'ı da, Batı edebiyatının yasa koyucu kişilerine, bir şeyleri değiştirmek zorunda bırakan kişi olarak görüyorum. Batı edebiyatının neden yıllarca Knut Hamsun, Henrik Ibsen, Selma Lagerlöf ve Tomas Gösta Tranströmer çizgisindeki İskandinav yazarlara sempati duyduğunu, bunun dışındakilere neden yüz çevirdiğini bu yazıyla açıklayacağım.

İlk bölümde sıkça İskandinavya vurgusu dikkatinizi çekmiştir. Bunu açıklamakla başlamalıyım. Ben, bir ülkenin öz kimliğinin, bulunduğu coğrafyadaki diğer kimliklerden belirgin çizgilerle ayrıldığı düşüncesindeyim. Buna örneklemek gerekirse; bizim edebiyatımız, komşumuz olan Yunanistan, İran, Suriye ve Ermenistan edebiyatlarından çok farklıdır. Ancak bu duruma istisna olarak İskandinavya edebiyatını görüyorum, kısmen de Güney Amerika edebiyatını. Buradan coğrafi olayları ve meterolojiyi devre dışı bıraktığım anlaşılmasın. Aksine kimliğin birebir içindedir. Sisin, İngiltere edebiyatının tarihi için ne kadar önemli olduğu ortada. Üzerinde ısrarla durduğum şey, kimlik sorunudur. Yüzyıllarca birbirleri dışında kimseyle etkileşime girmemiş, aynı havadan beslenen, aynı denizin suyunda yüzlerini yıkamış ve aynı yemekleri yiyen İskandinavya toplumunun ayrıştırılmaması gerektiği düşüncesindeyim.

Yeryüzü İşaretleri, 16 şiirden oluşuyor. Kitap, çevirmeni Erkut Tokman'ın önsözüyle başlıyor. Erkut Tokman, önsözde Norveç şiirine ve Knut Ødegård'a ilişkin tespitlerini bizimle paylaşmış, bu tespitlerin çok yerinde olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Erkut Tokman, Knut Ødegård'a ilişkin tespitlerinden birinde şöyle diyor: ''Knut Ødegård'ın şiirinin temelinde din ve Hristiyanlık olgusu temel bir eksen olarak görülebilir, fakat bu eksen körü körüne bir inanç ve bağlılıktan çok, onu yeniden yorumlama ve yer yer sorgulama biçimindedir.'' Hristiyanlık, kitapta yer alan 16 şiirin temel ekseni şeklinde konumlandırılmış. Kitapta yer alan her şiirde, hristiyanlığa ait bir sembol bulmak mümkün. Kitapta din teması, bilinçaltında saklanan bir gelenek figürü olarak değil, aktif bir şekilde yaşanan her ânın içinde yer alan kimi zaman bir madde, kimi zaman bir duygu olarak karşımıza çıkmaktadır: Küçük Knut merak etti / Tanrı'nın nasıl göründüğünü. / Hayır, dedi büyük Knut / O sadece kendi yarattıklarında / Görülebilir, bütün yeryüzü / Onun ihtişamıyla doludur, / Tamam o zaman, belki de buradaki tarlalar / Tanrı'nın teni, dedi küçük Knut / Peki buradaki hava da Tanrı'nın nefesi mi? (Tanrı'nın Nefesi syf.12) Erkut Tokman'ın da ifade ettiği gibi Ødegård'daki Hristiyanlık, onu yeniden yorumlama ve sorgulama biçimindedir. Bu durum, bana Edward Said'in Kur'ân ve Roman kitabındaki, dinlerin edebiyat ve yazarlar üstündeki tespitlerini hatırlattı. Edward Said, Kur'ân-ı Kerim'in, 'üniter ve tamamlanmış bir metin olarak verildiği'ni vurguluyor ve şöyle diyor: '' [Bundan dolayı] İslam, Dünya'yı ne eksiltilecek ne de arttırılacak bir Dünya olarak görür: Bu nedenle de mesela Binbir Gece Masalları gibi metinler, süslemeci metinlerdir, Dünya'yı tamamlamaz, Dünya üzerinde oynarlar. Müslümanlar, Dünya'nın edebi bir etkinlikle değiştirilmesini düşünmezler bile! İncil ve Tevrat ise tamamlanmamış metindir. [Bu sebeple] Hristiyanlar ve Museviler, Dünya'yı değiştirmeye çalışırlar ve tamamlarlar.'' Edward Said'in dinler üzerindeki okumalarını baz alarak Ødegård'ı, İncil'in üniter bir metin olmamasından dolayı dünyayı tamamlayan kişi olarak konumlandırabiliriz. Sorumluluk alan, değiştirmeye çalışan ve anlatan kişi, karşımıza alışagelmişin dışında çıkıyor: toplumun içinden, onun özünü yansıtan bir birey olarak. Bu durum, Roma İmparatorluğundaki söylev ustalarından çok farklı bir şekildedir. Ødegård, sesini yükseltmiyor. Âdeta fısıldıyor, soruyor. ''Buna böyle bakmayı düşündünüz mü?'' diyor. Bu bağlamda bakıldığında, 20.yy. slogancı Türk şiirine de uzak olduğunu söyleyebiliriz.

İçkiciler ve Deliler şiirindeki Lundli güçlü şiir kişisi, Ødegård'ın karakter yaratmadaki ustalığını gözler önüne seriyor. Lord Raglan, Geleneksel Kahraman Kalıbı adını verdiği kitabında, halk anlatılarını yansıtan eserlerde kahramanların kurmaca olmaları itibari ile temelde birbiriyle birleştiklerini ileri sürer. Lundli şiir kişisi, Lord Raglan'ın kahraman kalıbına birebir uyan özellikler içermekte. Bunları birkaç başlık altında toplamak gerekirse: a) Kahraman bir yere gönderilir: Başkahraman Lundli, Bir gün akşamüstü haç yapmayı bitirip de yavaş yavaş uzaklaştığında, ana cadde boyunca, beyaz çarşaftan elbisesi içinde, sırtına yüklediği haçıyla birlikte şehrin meydanına ilerler. İsa'yı çağrıştıran güçlü betimlemelerle Lundli, karşımıza Modern İsa olarak çıkmaktadır. b) Kahramanın çocukluğu hakkında bir şey anlatılmaz: Lundli'nin çocukluğuna dair bir bilgiyle karşılaşmayız. c) Kahraman; bir kral, dev ya da yırtıcı hayvana karşı zafer kazanır: Ødegård, dev olarak Lundli'nin karşısına otoriteyi temsil eden polis, esnaf, rahip vb. gibi karakterler çıkarır. Lundli, halkı arkasına alarak otoriteye karşı gelir. Devasa haçın altında bir alay kurulur. Şair, tarafsız değildir. Bu alaya gül yortusu alayı demekten kendini geri alamaz. Toplum tarafından dışlanmış kişileri vurgular. Deliler, eşcinseller, sarhoşlar gibi kişiler, şiir kişisi Lundli'nin ana yardımcı tipleridir. Otoriteyi temsil eden kişiler sıfatlarıyla şiirde yer bulurken, toplum tarafından dışlanmış kişiler, isimleriyle birlikte vardırlar: Kalaycı yaşlı Hansen, Gay Jens, İçkiciler Konrad ve Adolf. Ødegård'ın mesajı açıktır: dışlanmış bu kişiler, rütbelerinden bağımsız bir şekilde yaşam sürerler ve güçlerini kişiliklerine borçludurlar. Otoriteyi temsil eden kişiler ise güçlerini sadece rütbelerinden alırlar, bunu bir gün kaybederler ve kişilikleri yoktur. Kitaptaki bir diğer güçlü şiir kişisi, Dükkânda Çalışan Kadınlar şiirindeki Lisbeth karakteridir. Lisbeth, şiirin isminden de anlaşılacağı gibi saatçi dükkânında çalışan bir kadındır. Ødegård'ın lirizmle kaynaşmış merhamet duygusu, bu şiirde belirgin olarak karşımıza çıkıyor: ''...Her şey burada diye düşünür, / Dükkânda çalışan, Lisbeth: Varolan her şeyin / burada olduğunu... '' (syf.21)  Yine, Dükkânda Çalışan Kadınlar şiirinde Ødegård, kendini kurguya sokuyor. Okuyucuya bir şiirde olduklarını, bu şiirde hayallerine yön veren kişinin kendisi olduğunu ısrarla vurguluyor. Daha açık olmak için, şiirin bazı bölümleriyle destekleyelim: ...Bu kadını ben icat ettim / ...şimdi usulca hafiften kar yağmaya başlıyor bu şiire / ...Ben bir başka kadını daha icat ettiğimde''

Uzaklara Giden şiirinde sinematografik anlatının izlerine rastlanır. Bu şiir, akla Andrey Tarkovski'nin sinema tarihine damgasını vuran Stalker filmini hatırlatır. Stalker filminde, o güne kadar görülmemiş uzun boşluklar ve izleyicide çokanlamlılık yaratan figürler kullanılmış, izleyiciyi filme sokan, akışa müdahale ettiren bir teknikle, başarı elde edilmiştir. Ødegård, uzun bir anlatımı minimum düzeye kadar kısaltmış -8 satır-, boşluklar bırakarak okuyanın hayal dünyasına müdahale etmemiştir. Büyükbaba Hol karakterinin kim olduğu, nereye gittiği, neden gittiği tamamen okuyucuya bırakılmıştır: Büyükbaba Hol tepeden aşağıya yürür / Molde mezarlığına doğru / Kulede saatin çınlaması duyulur. / Güneş onun siyah ipek bantlı / açık renkli şapkasında konaklar / Alımlı bastonunu sallar! / Güneşle birlikte aheste aheste gider uzaklara / Ve kaybolur yeryüzünün altında. (syf.20) Ødegård, Güç isimli şiirinde Tanrı'yı konuşturarak doğaya farklı bir gözle bakmamızı sağlıyor. Doğuran ve korumacı olan Tanrı, sahibi olduğu doğanın mühendisler için bir oyuncak olmasından isyan ediyor. Ødegård, modern dünyanın en büyük sorunlarından biri karşısında sessiz kalmıyor: ...Ben diyor, bazen kadın olan Tanrı, ben yarattım / Rüzgârı da, denizi de, insanoğlunu da, ve hayvanları / Sularda, havada ve toprakta / fakat ben yaratmadım dönüp duran ve kuşların / gırtlaklarını kesip geçerek havayı süpüren çılgın bıçakları (syf.32)

Knut Ødegård'ın söyleyişi, öyküleyici ve anlatımcı yapıdadır. Günümüz Norveç şiirine baktığımızda öyküleyici anlatımın Norveçli şairlerce çok sık kullanıldığını görmekteyiz. Yasakmeyve dergisinin 66. sayısında yayımlanan ''Dünyada Şiir Ne Yapıyor?'' dosyasında Norveç şiiri ele alınmıştı. Norveçli şairlerden Rønnaug Kleiva, günümüz Norveç şiiri hakkındaki düşüncelerini şöyle ifade etmişti: ''Günümüz Norveç şiiri geniş bir çeşitliliğe sahip ve bu şiirin çok farklı örneklerini bulmak mümkün. Gerçekliği kullanan bu şiir; daha çok otobiyografik unsurları kullanan, anlatımcı ve belgeselci bir tutum sergiliyor ve biçim olarak da genellikle dışa dönük.'' Bu özellikleri diğer İskandinav edebiyatları -İsveç, Danimarka, Finlandiya- için de sıralamamız yanlış olmayacaktır. Rønnaug Kleiva'nın Norveç şiirine dair ifade ettiği tüm özellikleri Knut Ødegård şiirinde görebiliriz. Ødegård'ın gerçeği kullanmanın yanında gerçeğin içinden geldiğini söyleyebiliriz. Otobiyografik unsurlar baskındır. Diğer deyişle Ødegård şiiri için ''Molde'den dünyaya açılan bir tren'' diyebiliriz.
Batı edebiyatının İskandinavya'ya bakışının Knut Ødegård ile başka kriterlere bağlandığını söylemiştim. Bence bunun en sağlam nedeni, Ødegård'daki güçlü bir gelenek algısından kaynaklanıyor. Voznesensky'nin meşhur ''Gelenek bence şairler için, ninelerinin nineleriyle sevişmeye benzer.'' sözünü alt üst etmiştir. Ødegård'daki gelenek öteki İskandinavya edebiyatının usta kalemlerinden Ibsen, Hamsun ve Tranströmer'dekinden çok farklı, kısmen Lagerlöf'e yakındır. Din olgusu ve gelenek, Batı'nın istediği gibi bir manzara değildir, şiirin ana merkezidir. Kitaplarının 14 dile çevrilmesi, öteki anlamıyla bir ulusun ve bir coğrafyanın kendi öz değerleriyle -olduğu gibi- kabul edilmesi anlamını taşımaktadır.

Kuşkusuz Ragnar Lodbrok, bir ulusun kaderini değiştiren birisiydi. Zamanının şartlarına göre mucizevi işler yapmış, elindeki baltayla ''biz de varız'' demişti. Geçen 1200 yıla yakın bir zamanda, çok şey değişti. Baltalar yerini barışa bıraktı. Barış türkülerle, kalemlerle bas bas bağrıldı. Knut Ødegård, o köklü uygarlığın bir temsilcisi olarak, bütünlüklü ve sağlam yapıdaki Yeryüzü İşaretleri isimli kitabıyla karşımızda. Söylemeden edemeyeceğim; popüler kültüre etkisi söz konusu olunca, bilgisayar oyunu Civilization IV Beyond the Sword ve Warlords eklentilerinde Ragnar, Viking uygarlığının kralıdır. Ødegård, 50 yıl sonra Viking şiirinin kralı olur mu dersiniz? Bence kartımızı ona oynamaya değer.

Fatih BALCIOĞLU

Fatih Balcıoğlu'nun Varlık dergisinin Ekim sayısındaki yazısından alıntıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder