13 Mart 2015 Cuma

Beberuhi'ye Kahkalarımla! - Fatih Balcıoğlu

Eşref Yener'in Dil ve Edebiyat Derneğine Attığı Mail:

fatih balcıoğlu'nun Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Şiir Yıllığı 2014 te şiir kitabım üzerine zırvaları üzerinedir. bu kişinin kim olduğu büyük bir muamma. hadi diyelim, sorduğum kimsenin tanımamasını, yaptığı işlerle, yazdığı yazılarla edebiyat dünyasında yer etmemesini es geçelim ve ona ''eleştiri nedir nasıl yazılır?'' diye bir soru soralım. tabi bu cevabı belli talihsiz bir soru olurdu bu. yine dayanamayıp bu kin ve öfkesinin nereden geldiğini soralım.( kendisine önerim bir düşünsün farklı alanlarda rahatlamalara ihtiyacı olabilir belki.) kendisi bu sözünü ispat etmez ise şeref yoksunu bir ahlaksızdır; ''Sanırım Cemal Süreya Ödülleri, ''asansörü'' kamuya açık bir alanda değil, daha çok aynı aile bireylerinin kullandığı tapulu bir eşya gibi.'' birilerine sataşarak değil de eleştiri yazmayı öğrenerek ve edebiyatı kavrayarak vatana millete faydalı olması temennimdir. yazısının tamamını okuma şansına erişmiştim. yazısı da kendisi de o kadar talihsiz ki onun ağlanacak haline gülesim geliyor. bir kitap ya da kişi hakkında hangi üslupla konuşması gerektiğini ailesi dahi öğretemediyse YA DA DERGİ OLARAK BÖYLE BİR YAZIYA YILLIĞINIZDA YER VERİYORSANIZ sizin için Allaha dua etmekten başka bir seçeneğim kalmıyor. siz yine de şeref bilsel in 2014 teki 6 ilk kitap hakkında söylediklerine bir bakın ve ''üslup nedir eleştiri niye yazılır?'' ı öğrenin. bakmazsınız ya, ya bakarsanız diye; http://kitap.radikal.com.tr/makale/haber/6-sairden-6-ilk-kitap-4059

yazısının bitişindeki cemal süreya ile benim dizemin benzerliğini dil bilgisi, söyleyiş ya da fonetik olarak ispatlayamazsa okulunu bıraksın devletin sırasını boşa işgal etmesin ve ele güne kendini güldürmesin.yazdığı yazı hakkında zamanımı harcayıp ona detaylı bir cevap yazısı yazardım ama bu onun beş para etmez kimsenin umursamayacağı yazısına prim yaptırmaktan başka neye yarar. küçük sineğin mide bulandırmasından başka neye... bu mail YILLIĞINIZDA DONANIMSIZ, CIPCILIZ VE AHLAKSIZ BİR YAZIYA NASIL MÜSAADE ETTİĞİNİZLE ALAKALIDIR BİRAZ DA. (EŞREF YENER)

Dil ve Edebiyat Dergisi'nin yayımladığı 2014 Şiir Yıllığında Eşref Yener'in kitabı Baykuşta Yangın Tekrarı hakkında eleştiri yazısı kalem almıştım. Yazıya ulaşmak isteyenler cacarondergisi.blogspot.com.tr adresinden de yazıyı bulabilirler. Eşref Yener, bu yazıdan rahatsız olmuş olacak ki dergiye içinde bol övgü olan bir mail göndermiş. Ama öncelikle, o güne dönmek istiyorum. Böyle bir mailin geldiğini haber aldığım güne. Arkadaşım aradı. Yıllıkta kitabı hakkında yazdığım yazı nedeniyle Eşref Yener'den dergiye mesaj geldiğini söyledi. Kendi kendime dedim ki: ''Sanırım yazıyı kısa kestiğimiz için teşekkür mesajı yolladı. Çünkü biraz daha devam etseydim konu başlığımı 'Bir Kitap Nasıl Yazılamaz' diye değiştirmek zorunda kalabilirdim. Anca bu kadar berbat edilebilirdi.'' Arkadaşım maili yolladı. ''Geldi mi?'' diye sormak için aradığında o kadar çok gülüyordum ki konuşamadık. Kapattık telefonu. İnan ne sinirim bozulduğundan güldüm, ne de birilerini sinir etmek için. Yazdığın ilk paragraftaydı aklım. Zırvalarmış, kin ve öfkeymiş, rahatlama ihtiyacımmış. Güzel bir sinir harbi yaşamış arkadaş. Bilmiyorum, bu maili atarken belki de çok kötüydün. Sevgilinden ayrılmış olabilirsin, eski sevgilini başkasıyla el ele görmüş olabilirsin, ailenle aran kötü olabilir, cinsel sorunların olabilir -rahatlama ihtiyacı dediğin şey bu olsa gerek- Ben de bunları düşünerek daha iyimser dozda cevap yazıyorum. Edebi olmasına gerek yok, senin mailindeki üslubun kadar düşemesem de fakültenin kantininde konuştuğum ağızla konuşacağım. Altını çizerek söylüyorum, bu bir saldırma yazısı değildir. Savunma yazısıdır ve sayın Eşref Yener sen de biliyorsun ki o mailin benim dediklerimi taçlandırdı. Teşekkürler.

Beni tanımadığını söylemiş, sordukları da beni tanımıyormuş. Senin o kitabının biyografi kısmındaki dergilerin yüzde doksanında şiir,öykü ve eleştirilerim yayımlandı. Biyografinde yazmayanları da es geçiyorum. Peki, diyelim ki senin edebiyat dünyası dediğin dünyaya -kendi kafandaki dar dünyandan bahsediyorum- ben hiç girmedim. Bu yazımdaki anekdotları haksız mı çıkarır? Seni tanımıyorum ve tanımadığım kişiler hakkında kin ve öfke duymam. Sen, yazdığım o yazıyı sana -olmayan- kin ve öfkemden dolayı mı yazdığımı düşünüyorsun? Biz tanışıyoruz, kin ve öfke besleyecek kadar samimiyiz de benim mi haberim yok? Şu konuda oldukça samimiyim: O kitabı kardeşim bile yazsa eleştirmekten çekinmem. Kitap hakkında yazdığım yazıdaki bir alıntıyla devam etmek istiyorum: ''Oldum'' dedirten her ödül, her durum, her övgü genç şairi ilerleten değil, duraksatan şey olacaktır. Demek ki yanlış söylememişim, dimi? Eğer 1992 doğumlu birisi gelip eleştirildiği dergiye böyle fütursuzca ve ahlaksızca yazı yazabiliyorsa bu ödül ona ''oldum'' dedirtmiştir. Bu attığı mail pişmeyen kekin ağızda çamur izi bırakmasından farksızdır. Tatmak istemişsinizdir, ancak o kadar yüzsüz ve pişkindir ki ağzınızın her tarafına yayılır. Kendine yaptığın iyilik şudur Beberuhi: üniversite tercihlerinde edebiyatı seçmemen. Eğer sen bu haldeyken böyle aptalca tavırlar içine girdiysen edebiyat okusaydın halini düşünemiyorum. Daha Cemal Süreya'nın dizesiyle kendi dizen arasındaki benzerliği göremeyecek olan kör gözlerin sen de mevcutken, bu boş kafayla nereye kadar gidebilirsin bilmiyorum. Şeref Bilsel'in yazısı gönderilmiş. Şeref Bilsel'in bilgisine ve geçmişine saygı duyuyorum. Ben kendi görüşlerimin hâlâ arkasındayım. Bak, bu da tutmadı Beberuhi. Şeref Bilsel'e sataşmadım, saygı duydum. Ailemin bana hangi üslûpla konuşmam gerektiğini öğretememesinden gem vuruyor arkadaş. Üzülüyorum. Ailem beni keşke bu kadar iyimser üslûpla yetiştirmeseydi, keşke bazen kurallar dışına çıkabilseydim. Belki o zaman o yazı sadece kitap sınırları içinde kalmazdı ve tüm paçavralarını dökerdim. Aileme teşekkür etmelisin Beberuhi. Ama ben senin ailene kızgınım. Bir paragrafta büyük harfle yazılanlar şöyle ise: DERGİ OLARAK BÖYLE BİR YAZIYA YILLIĞINIZDA YER VERİYORSANIZ. Bunun adı içten pazarlıktır Ruhi, bunun adı dedikodudur Ruhi, bunun adı şeref ve haysiyetin yokluğudur Ruhi. Neden böyle şeylere girersin delikanlı? Daha 23'ünde başkasına hükmetme, alttan alta tehdit, yakarım-yıkarım edaları. Gelişim ödevlerini son güne mi bıraktın?

Küçük sinek mide bulandırır ama içeceğine kaçarsa sonun olur. Şunu unutma: sana karşı kin ve öfkem hiç yok. Emin ol olsaydı Facebook'un en büyük 5 edebiyat sayfasına sahip biri olarak seni yerle bir ederdim. Üstüne tatlı diye de iki edebiyat dergisine yazı verirdim. Donanımsız, cıpcılız -cılız da değil- ve ahlaksız kelimelerine hep beraber güldük. Tamam Beberuhi, söz veriyorum. Ben kitap çıkardığımda sen de beni eleştir, içinde kalmasın. Ama biraz eleştiri nedir, ne değildir diye teori kitaplarını karıştırman gerekecek. Sen kitap isimlerini hiç duymamışsındır; yardım gerekirse arkadaşlar sana bir liste yapıp ulaştırırlar. Nurullah Ataç'ın Abdülbaki Gölpınarlı'ya yazdığı mektupla başlayabilirsin. Gerçi o yaşasaydı senin ismini bile duymazdı ya, neyse. Bu kadar reklamın oldu, yeterli  mi? Davullarla başlasın eğlencen. Haydi selametle.

(Yıllık çıkmadan yazı Eşref Yener'e ulaşabiliyorsa, mutlaka bu yazıyı da ulaştırır o postacı kılıklı gulyabaniler. Hiç olmazsa Eşref Yener bulur yazıyı. Zaten bu tip yazar bozmaları günde 10 kere google'da ismini aratıyorlar.)

Fatih Balcıoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder