12 Mart 2015 Perşembe

Yüzyılın 40 Öykücüsü

205 seçicinin önerdiği 167 öykücü arasından seçilen 40 öykücü.
yuzyilin40oykucusu
Sait Faik Abasıyanık
Sabahattin Ali
Tomris Uyar
Bİlge Karasu
Vüs’at O. Bener
Füruzan
Cemil Kavukçu
Leyla Erbİl
Memduh Şevket Esendal
Orhan Kemal
Haldun Taner
Sevim Burak
Ferit Edgü
Nezihe Meriç
Oğuz Atay
Murathan Mungan
Onat Kutlar
Ömer Seyfettİn
Ayfer Tunç
Aziz Nesin
Selim İleri
Hulki Aktunç
Tarık Dursun K.
Ahmet Hamdi Tanpınar
Sevgi Soysal
Tahsİn Yücel
Erdal Öz
Faruk Duman
Oktay Akbal
Refik Halit Karay
Orhan Duru
Yusuf Atılgan
Necati Cumalı
Adalet Ağaoğlu
Cevat Şakir Kabaağaçlı
Tezer Özlü
Necati Tosuner
Osman Şahin
Sema Kaygusuz
Demir Özlü
Semih Gümüş

Çağdaş Türk öykücülüğünün geçen yüzyılının 40 öykücüsünü edebiyat kamuoyumuzun ağırlığını çeken büyük bir seçici kurul seçti. Daha önce yapılmış hiçbir edebiyat soruşturmasında bu denli büyük bir katılım olmamıştı. Dolayısıyla bu sonuç sağlam bir veri, güvenilir bir değerlendirme yerine geçebilir. Nitelikli tartışmalara yol açabilir. Aynı zamanda tarihsel bir dönem saptaması da sayılabilecek bu soruşturma, çağdaş Türk öykücülüğünün bugününü sorgulayanlar için sağlam bir temel de oluşturuyor.
Bu arada yazarların, okurların, araştırmacıların, eğitimcilerin göz önünde tutmaları gereken bir 40 öykücü listesi çıktığı da kaydedilebilir.
Öykücülüğümüzü şiirin yanı başına yerleştiriyorsak, seçkinci olduğumuzdan değil, binlerce yıllık sözlü ve yazılı edebiyatın mirasını yirminci yüzyılda da kesintisiz biçimde devralıp geliştirmesinden. Dahası, yeri geldiğinde söylüyoruz, öykü bugün Avrupa’nın hiçbir ülkesinde Türkiye’deki kadar canlı ve istekli değil. Daha çok çağdaş Türk öykücülüğüyle içli dışlıyız. Onu nereden başlatacağımız zaman zaman tartışılır. Çağdaş Türk öykücülüğünün kanonunu oluşturmak ya da antolojisini hazırlamak, en başına kimin konacağından başlanıp günümüze kadar yaşadığı değişimlerin bıraktığı izleri değerlendirmeyi gerektirir.
Bana kalırsa, Memduh Şevket Esendal, doğum tarihi de onu en başa getirdiği için, ilk sıraya gelir, sonra da günümüze uzanılır. Esendal, değeri geç anlaşılmış, ama hak ettiği değeri sonunda bulmuş öykücülerimizden. Notos’un soruşturmasının başlığı da Yüzyılın 40 Öykücüsü olduğuna göre, verimi son yüzyılda ortaya çıkan öykü yazarlarından söz ediyoruz. Cumhuriyet’in başlangıç yıllarında öne çıkan yazarlar, aynı zamanda ülkenin önde gelen aydınları olarak, yeni bir ulus, kültür ve dil yaratma sorumluluğunun ilk yüklenicileri oldu. Memleketin İstanbul dışında yaşayan, o güne dek tam anlamıyla bilinmeyen gerçekliği, romanların yanında öykülere de konu oldukça, yeni bir bilincin de yükselişine tanık olundu.
Neden sonra Sait Faik, öykücülüğümüzü bize bugün bile etkileyici gelen biçimler kazandırarak köktenci bir değişikliğe uğratıyor, edebiyat okurlarının günümüzde de ellerinden düşürmediği öyküler yazıyordu. Sabahattin Ali, toplumcu duyarlığı insanın birey olarak yaşadığı sorunlar içinde anlatarak yazdığı öykülerle belirgin bir yol açıyordu. 1950 Kuşağı, geleneksel edebiyat anlayışının bütüncü yapısına karşı Batı’dan aldığı düşünsel ve yazınsal yeniliklerle modernist edebiyatımızın kendini yeniden yaratmasını sağladı. 1960’lardan 1980’lere doğru öykücülüğümüz sıcak siyasal hayatın sorunlarını kavramaya çalışırken, Kürt sorunu ve Doğu gerçekliği başta olmak üzere, yepyeni gerçeklerle buluştu. 1990’lardan sonra sayıları hızla artan çok sayıda genç öykü yazarı, öykünün şiirle yarışacak çoklukta yazıldığı bir sürecin ateşleyicisi oldu.
Edebiyatımız, yaşadığı serüvenin başlıklarını böyle sıralayabileceğimiz öyküyü baştacı ettikçe popüler kütürün ve medyanın yarattığı yeni gerçeklik alanları karşısında yazınsal niteliğin savunulduğu bir mevzi oluşturdu. Öykü, Notos’un da varlık nedenlerinden.
Öykü ile Notos’un birliği
Notos, Aralık 2006’da yayınına başladığında, edebiyat dergiciliğimizin geleneksel yüzünün dışında, yeni bir dergi anlayışı ortaya koymayı amaçladığını belirtmişti. Bu yeni anlayış, aynı zamanda edebiyat dergilerinin makus talihi olan kısıtlı satış çemberini kırıp güçlü bir örnek de oluşturabilmeli, edebiyat dergisi okuru olmayan yeni okur kesimlerini de kazanabilmeliydi. Edebiyat dergiciliği, yalnızca verilmiş olanı almakla yetinip durağanlığa teslim olmamalıydı. Notos daha baştan yalnızca bir öykü dergisi olmadığını, ağırlığını öykünün çektiği bir edebiyat dergisi olduğunu da belirtmişti. İkinci yılından sonra logosundan öykü adını çıkarıp yalnızca Notos adıyla yayınını sürdürmeye başladı ve kendini bir edebiyat kültürü dergisi olarak yeniden tanımladı.
Sonunda üçüncü yılını tamamladı, dördüncü yılının içinde Notos. Önüne koyduğu her işi nitelikli biçimde yapmaya, bir çalışkanlık ve üretkenlik örneği yaratmaya, zaman içinde alışılagelmiş konular yerine yeni konuları ve sorunları gündemine almaya, yazınsal değerleri parlatmaya, genç tavrıyla bir enerji alanı oluşturmaya, durağan edebiyat ortamına kendi etkinlik alanı içinde canlılık kazandırmaya, geniş okur çevrelerinin hayatından gitgide uzaklaşmaya başlayan edebiyatı yeniden göz önüne taşımaya, edebiyatın buarada geniş çevrelerde tartışılmasına neden olmaya çalışan Notos, yıllık geleneksel soruşturmalarını da bunun için başlattı.
Notos bugüne dek üç büyük soruşturma düzenledi:
Ölmeden Önce Okunması Zorunlu 40 Kitap (Şubat 2007)
Yüzyılın 40 Romancısı (Şubat 2008)
Edebiyatımızda Geleceğin Ustaları (Şubat 2009)
Bilindiği gibi bu soruşturmalar, olabilen en geniş yazar çevresinin katılımıyla gerçekleşmiş; edebiyat kamuoyunda bir edebiyat dergisi aracılığıyla toplanabilecek ilginin oldukça üstünde ilgi görmüş; gazetelerde, dergilerde, kitap eklerinde ve Notos’un kendisi için de önemli bir etkinlik alanı olarak gördüğü internet platformlarında tanıtılmış, tartışılmıştı.
Bu arada Yüzyılın 40 Romancısı soruşturması ötekilerden de ayrılmış, önde gelen bütün gazetelerin sayfalarına geniş biçimde yansıyan, benzeri pek görülmemiş bir yankı yaratmıştı. İkinci sayfasının tümünü ayırdığı soruşturmayı olumsuz eleştirilerle değerlendiren Milliyet gazetesinin tutumu nedense farklı olmuştu. Olumlu olanı görmezden gelip yalnızca beş yazarın dile getirdiği olumsuz eleştirileri “Edebiyatçıların isyanı” başlığıyla magazinciliğin olumsuz yanına eğilerek vermek, konu edebiyat olunca, epeyce tatsız olmuştu. Gazetenin sorumluları beş yazarın olumsuz eleştirileri yanında soruşturmaya tam 135 yazarın katıldığını görmezden gelmişti. Oysa, bugüne dek bir edebiyat dergisinin hazırladığı hiçbir soruşturmaya 135 yazar katılmadığına göre, “Edebiyatçıların isyanı” değil, “Edebiyatçıların büyük ilgisi” başlığı daha doğru olmaz mıydı?
Soruşturmanın özellikleri
Notos, soruşturmalardan sonra yaptığı değerlendirmelerde madalyonun her iki yüzüne de nesnel biçimde ayna tutmaya çalıştı. Şimdi sonuçlarını verdiğimiz Yüzyılın 40 Öykücüsü soruşturması da aynı biçimde değerlendirilebilir.
• Önce soruşturmaya katılıma bakalım. Belki şaşırtıcı gelebilir, ama Notos’un yaptığı dört soruşturma arasında en büyük katılım Yüzyılın 40 Öykücüsü’ne oldu. Tam 205 yazar, “Öykücülüğümüzün yüzyılı içinde en beğendiğiniz öykücü” sorusuna yanıt vermişse, soruşturmaya büyük bir destek verildiği belirtilemez mi? Cumhuriyet dönemi boyunca edebiyat dergilerinin yaptığı pek çok soruşturma arasında bu denli büyük bir katılıma ilk kez rastlanıyorsa (ikincisi de Yüzyılın 40 Romancısı soruşturması olmuştu), bunu edebiyatın olumlu bir kazanımı olarak görmek gerekmez mi? Her zaman en yüksek katılımın amaçlanması, Notos’un yaptığı soruşturmaların en önemli yanlarındandır.
Demek ki düzenlediğimiz soruşturma edebiyat kamuoyunun kendisini önemli bir ağırlıkla ortaya koyduğu bir sonuca yol açmıştır. Bu katılımın nedenlerinden birinin de, Notos’un ilk günden bugüne geçen üç yıl boyunca izlediği tutumla verdiği güven olduğunu söyleyebilir miyiz?
Katılımın bu yıl belirgin biçimde artması, edebiyat kamuoyunun bir edebiyat dergisine destek verme duygusundan da kaynaklanmış olabilir mi? Virgül, Kül Öykü, Roll gibi nitelikli dergilerin 2009 yılında kapanmış olması edebiyat dergilerine duyarlığı artırmışsa, bunun Notos aracılığıyla belirtilmesini de elbette çok olumlu bir sonuç olarak kaydetmeliyiz.
Düzenlediğimiz soruşturmalarda her zaman katılımcılarımızın tümünü bir tür “Seçici Kurul” gibi görüyoruz. Soruşturmamıza katılan 205 adı alt alta sıraladığımızda, güvenilirliği, saygınlığı, inandırıcılığı kuşku götürmeyecek, daha önce bir arada görünmemiş bir seçici listesi çıkıyor ki ortaya, onun edebiyat kamuoyumuzun bugünkü eğilimini önemli ölçüde temsil ettiği de söylenebilir.
Bu temsil ile ilgili olarak şu da belirtilebilir: Bir soruşturmaya katılım hangi oranda artarsa, o soruşturmanın sonucunun güvenilirliği de aynı oranda artmaya başlar. Yüzyılın 40 Öykücüsü konulu bir soruşturmaya 205 yazar –neredeyse bir yazar örgütünün üyelerinin dörtte biri– katıldığı zaman, ortaya çıkan sonuç edebiyatımızın bugününü anlatan bir eğilimi belirtir. Sözgelimi yirmi-otuz kişinin katıldığı bir soruşturmanın sonucundaki olası sapmalar, katılımcı sayısı arttıkça enaza inmeye başlar. Notos’un, geleneksel soruşturmalarına katılımın ençok düzeyde olması için gösterdiği çabanın nedeni de budur.
• Çıkan sonucun bir doğruyu göstermediğini belirtmek gerekir mi? Öyküden, yaratıcı yazıdan söz ediyoruz ve edebiyatta yazarlar ve yapıtlarla ilgili doğrular olmaz. Yalnızca bir eğilimi gösterir sonuç, güçlü bir eğilimi, yaşadığımız günlerin beğenisini. Bu arada bir tek kişi tarafından belirtilmiş bir eğilim nasıl o kişinin öznelliğini gösterirse, 205 kişinin belirttiği bir eğilim de o topluluğun öznelliğini gösterir. Edebiyatta verilen yargıların değeri de bu öznelliğin nitelikli oluşundan gelir. Başka bir deyişle, tarihsel bir saptama yapmaktır bu ve amaç da zaten bu tarihsel saptamayı ortaya çıkarmaktır.
• Sözgelimi birkaç onyıl sonra yinelendiğinde çıkacak sonuçla karşılaştırıldığında, Yüzyılın 40 Öykücüsü soruşturmasının edebiyat kültürümüzdeki değişimi anlamak için ne denli sağlam bir veri yarattığı daha iyi görülecektir.
Bizde tarih, anı, biyografi yazımı, zamanında kayıt düşme alışkanlığımız olmadığı için yeterince gelişmemiş, bu türlerin meraklıları çoğalamamıştır. Demek ki Notos’un yıllık büyük soruşturmaları edebiyat tarihimize düşülmüş, en azından benim hiç kuşkum yok ki, en nitelikli kayıtlar arasında yer alacak, gelecekte geçmişe dönük çalışmalar yapacak bütün edebiyat araştırmacıları için başvurulması gerekli kaynaklar arasında bulunacaktır.
• Böylece akademik kurumlarla özel kültür kurumlarının, öğretmenlerle öğrencilerin, edebiyat araştırmacılarının çeşitli çalışmalarda ve etkinliklerde kullanabileceği, çağdaş Türk edebiyatının yüzyılı içinden süzülmüş, 205 kişilik bir kurulun beğenisiyle oluşmuş, nitelikli bir Yüzyılın 40 Öykücüsü listesi çıkmış oluyor.
Sonucu yorumlama
• Yüzyılın 40 Öykücüsü soruşturmasında 205 seçicinin ilk iki sıraya değer gördüğü Sait Faik ile Sabahattin Ali, edebiyat kamuoyumuzun en az yarım yüzyıldan bu yana taşıdığı genel onayı gösteriyor. Sanırım bugüne yaklaşırken Sait Faik adı zamanla daha da öne çıktı. Öykülerinin bugün bile yeniliğini koruyan biçimsel özellikleri ve bireylik kavramı çevresinde taşıdığı anlam, onu günümüze gitgide daha çok yaklaştırıyor. Sait Faik soruşturmaya yanıt verenlerin yüzde 91’inin oyunu alırken, Sabahattin Ali yüzde 55’inin oyunu almış. İkisinin de listenin ilk iki sırasında yer alacağı, sanırım soruşturmanın sonuçları belli olmadan da belirtilebilirdi.
• Listenin göze çarpan sonuçlarından biri, 1980’den sonraki kuşaklardan bir yazarın, Cemil Kavukçu’nun ilk on yazar arasına girmesi sayılabilir. Bu dönemin yazarları arasında öykücü denince akla ilk gelen yazar gerçekten de Cemil Kavukçu oldu ve seçicilerin yüzde 35’i tarafından önerildi. Öte yandan, denebilir ki öykücülüğümüzün önceki kuşaklardan ustaları 40 kişilik listenin büyük ağırlığını, yüzde 90’ını oluşturuyor. Yüzyılın 40 Romancısı soruşturmasında da 1950’den sonra doğumlu yazarlar 40 kişilik listenin yüzde 15’ini oluşturuyordu. Bunun öykücülüğümüzün gerçeği olup olmadığı, demek genç kuşakların, son yirmi beş yılın yazarlarının eski kuşakların yarattığı birikimin çok daha azını yaratıp yaratmadığı, soruşturmanın ortaya çıkardığı ciddi bir tartışma konusudur. Kendi payıma, bunu bir tartışma ve yazı konusu etmekten yanayım.
• Aldıkları oylara göre bakınca, herkesin kendi beğenisine, edebiyat anlayışına, bakış açısına göre diyecekleri olabilir. Kimi için Orhan Kemal’in yeri daha yukarıdadır, kimine göre Oktay Akbal’ın ya da Necati Tosuner’in. Kimi genç yazarların ilk kırk öykücü arasında daha çok sayıda olması gerektiğini düşünenler de olabilir. Ama bunun soruşturmanın değerlendirmesinde yeri olduğunu sanmıyorum. Öznelliğe karışılmaz. Öte yandan, 205 kişinin ortak beğenisini yansıtıyorsa sonuç, herkesin öznelliğini ortak beğeniden ayırma hakkı vardır. Öte yandan, edebiyatımızın ayrıksı yazarlarından Bilge Karasu ilk on öykücü arasında yer alırken, listenin bütününde de birbirinden çok farklı öykü anlayışlarının temsil edildiği görülüyor. Edebiyat, farklı anlayışları bir araya toplayan bir pota, renkleri sınırsız bir yelpazeyse, oluşan kırk yazarlık bütünün de aynısını yansıttığını söyleyebiliriz.
• Bu tür soruşturmalarda yapılan seçimlerin geçmişin ustalarına daha dönük olduğunu hemen her zaman görüyoruz. Yüzyılın 40 Öykücüsü’nün sonuçları da aynı eğilimi gösteriyor. Kırk yazarın 26’sı kaybettiklerimiz arasından seçilmiş. Yaşayanların sayısının daha az oluşu yanıt verenlerin kendi kuşaklarından çok eski kuşakların ustalarına yakınlık duyduğunu gösteriyor ki, edebiyatta eğilimler hemen her zaman aynıdır.
Notos’un dördüncü büyük soruşturması olan Yüzyılın 40 Öykücüsü, sonuçları tartışılacak ve hem bugün, hem yarın değerlendirilecek nitelikte bir soruşturma olmuşsa, bunun nedenlerinden birinin de, iyi tasarlanıp uzun zamanda, yoğun emekle hazırlanması olduğunu belirtebilir miyiz?
Sonunda, 205 yazarın yanıt verdiği bir soruşturmanın uzun hazırlığı özen, sorumluluk ve emek ister. Böyle bir soruşturma da hemen her zaman durgunluk içinde yaşayan, kendini tartışma refleksleri zayıf, değişimi yavaş, merakları kısıtlı bir edebiyatın kan dolaşımını hızlandırabilir.

http://www.notosoloji.com/yuzyilin-40-oykucusu/'tan alıntıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder