20 Mart 2015 Cuma

RAYMOND CARVER


Raymond Carver Amerikan kısa hikaye yazarı ve şairi. 1980 in başlarından itibaren kısa hikayeleriyle hikayeciliği yeniden canlandıran ve hikayeciliğe güç katan önemli taşlardan biri olmuş, şöhreti ölümünden sonra da büyüyerek devam etmiştir. Bu ünü Amerikalı yönetmen Robert Altman bol ödüllü Short Cuts (1993) adlı filmini Carver in kısa hikayelerinden yola çıkarak senaryolaştırması ile 90’lı yıllara taşınmıştır (Film ülkemizde Sosyeteden İnsan Manzaraları adıyla gösterilmiştir.). 
Carver, kısa hikayelerinde ErnestHemingway ve Stephen Crane’nin geleneğini takip etmiş, hikayelerini gerçekçi bir üslupla kaleme almıştır. Fakat Carver’in hikayeleri farklı olarak post modern, minimalist hikayeler olarak kabul edilir. Carver’in eserlerinde ise öykülerin temel izleği duygusal dürüstlüğün yanı sıra yaşanan ruhsal boşlukların vurgulanması olmuştur. Hikayelerinin gücü anlattığı kişilerin durumlarından değil anlatımın olağanüstü kırılganlığından gelir. Kahramanlarıysa genelde kendisinin de dahil olduğu işçi sınıfıdır. Aylak, ne yapacağını hangi yolu tutturacağını bilmeyen, hayatlarının kontrolünü ellerinden kaçırmış insanlardır. Eserlerindeki insana merhamet dolu içtenlikli yaklaşımı, insanlar arası iletişimin kent yaşamıyla birlikte giderek zorlaşmasını büyük bir başarıyla anlatmasını sağlar.
Raymond Carver, Oregon’a bağlı olan Clatskanie’de doğmuştur. Burası bir işçi kasabasıdır ve babası da kereste fabrikasında bir işçidir. Aynı zamanda babası kendisinin de ilerde olacağı gibi ciddi bir alkoliktir. Annesi ise garson olarak çalışmaktadır. Carver da eğitimine burada yerel bir okul olan Yokima, Washington da başlamış, 1956 da buradan mezun olduğundaysa 16 yaşında olan kız arkadaşı Maryann Burk’le evlenmiştir. Bu sonraki dönemde, boş zamanlarında özellikle Mickey Spillane’in romanlarının etkisi altında edebi dünyası şekillenirken iki çocuğu ve karısına bakmak için fabrikalarda işçi olarak çalışırken bulmuştur kendini. Carver’in ciddi olarak yazıyla ilgilenmesi ise ailesi ile birlikte California’ya karısının anne ve babasının yanına taşınmasıyla birlikte başlamıştır. Carver burada yazarlık hayatının başlangıcı kabul ettiği, John Gardner tarafından verilen yaratıcı yazarlık derslerine devam etmiştir. Carver’in ilk hikayesi olan Pastoral ise Western Humanites Review adlı dergide yayımlanmıştır. Yine bu yıllarda Carver değişik işlerde çalışarak yazmaya devam ederken Carver’in içkiye başlaması da yine bu yıllarda olmuştur. 
1967 Carver için önemli bir yıl olmuştur. Carver’in Lütfen Biraz Sessiz Olur Musunuz? adlı hikayesi Martha Foley tarafından hazırlanan En İyi Amerikan Kısa HikayeleriAntolojisi’nde yayınlanmış, 1973‘te ise Writers adlı seminerde John Cheever’le birlikte ders vermeye başlamıştır. Daha sonra o günler için Carver içmekten başka hiçbir şey yapmadık demiştir. Iowa’dan ayrıldıktan kısa bir süre sonra Cheever alkol tedavisi görmeye başlamışsa da Carver alkol içmeyi sürdürmüştür. Alkolün hayatının hemen hemen tamamını işgal ettiği bu dönem aynı zamanda kısa hikayelerinin toplandığı ilk kitabı Put Your Self In My Shoes’un yayınlandığı dönem olmuştur. 1976 da ikinci kitabı Will You Please Be Quiet, Please? (Lütfen Biraz Sessiz Olur Musunuz?) yayınlanmıştır. Bu son kitabı Carver’in şöhretini arttırırken hikayelerindeki temel temanın da belirlenmesini sağlamıştır. Genellikle Carver’in konuları aşk ve onun yokluğu üzerine kurulmuştur. Özellikle Carver alkol bağımlılığı tedavisi gördükten sonraki eserlerinde ise hikayelerinde gittikçe artan bir açık sözlülük görülür. Bir sonraki kitabı What We Talk About When We Talk About Love (1981 Aşktan Söz Ettiğimizde Sözünü Ettiklerimiz) yine bu konuları ağırlıklı olarak içeren on yedi öyküden oluşmuştur. Kitaba adını veren hikaye ise Amerika’da Ulusal Kitap Ödülüne aday gösterilmiştir. Carver’in üslubunda Çehov’un berrak ve yalın tarzı gözükürken, Kafka’nın karamsar tonlamaları da hissedilir. Carver 1982 de karısı Maryann’den boşanarak 1979 dan beri beraber yaşadığı Tess Gallagher’la 1988 de evlenmiştir. Bundan iki ay sonra Carver, 2 Ağustos 1988 de akciğer kanserinden ölür. ( Carver ölümünden hemen önce Çehov’un ölümünü anlattığı hikayesi Errand’ı bitirdikten hemen sonra kanser olduğunu öğrenmiştir. Yine kısa hikayelerinin seçkisinden oluşan Where I’m Calling From adlı kitabı bu sırada yayınlanmıştır.) 
Carver’in yazdıkları genelde kendi deneyimlerinden kurgulandığı gibi beyaz ve mavi yakalı işçilerin hikayelerini konu alır. Olaylar üzerine genellikle konuşulmaz, anlaşmazlık çözülmeden kapanır. Hikaye genellikle üstü kapalı ve çözümlenmeden bitirilir. Carver hikayelerinin herhangi bir yerde ve herhangi bir anda geçebileceğini belirtir. Carver’in hikayelerinde hiçbir arka plan veya okuyucuyu olaya hazırlayıcı süreç gözükmez. Bu bir eksiklik olarak görülebilir ve şu sorular sorulabilir. Hikaye nerede ve ne zaman geçiyor?, Karakterler kaç yaşında?, Bu eksiklikler okumamızı nasıl etkiler? Hikayedeki olay farklı okuyucular tarafından farklı olarak algılanır mı? Tüm bu sorular aslında Carver’in minimalist öykücülük anlayışı ışığında cevap bulur. Carver kamerasını karakterlere sadece doğrultarak sessizce kamerayı hareket ettirir ve bize sadece olayı gösterir. Carver’in hikayelerinde kaybedenler ve alkol bağımlıları da geniş bir yer tutar. Bu karakterlerin belirgin özellikleri: Topluma ve kendine yabancılaşma, derdini anlatamama, ümitsiz ve çaresiz kişilerdir. Carver’in kurgusundaki minimalist estetikten bahsederken onun söylemindeki ekonomik anlatım ve ifadelerindeki cimriliği, hikayenin bütünlüğünü hiçbir değer kaybına uğratmadan tamamlaması onun minimalist tarzdaki hikayecilikte bir usta olduğunu kanıtlamaktadır. Özellikle Carver’in tarzını ve üslubunu oluşturmasında Çehov, Franz Kafka ve Ernest Hemingway’in büyük izleri vardır. Carver Çehov’u gelmiş geçmiş en büyük kısa hikaye yazarı olarak tanımlamıştır ve onun hikayelerindeki gerçekçiliğin onu her zaman etkilediğini belirtmiştir.

Ozan Şafak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder