12 Nisan 2013 Cuma

NE DESEK? - MUHAMMET HAN GÜL


Bilindiği üzere dilimize Arapça’dan bir çok kelime geçmiştir. Arapça’daki bu kelimeler kelimenin aslî harfleri üzerinden çekimlenerek elde edilir. Bu çekimler belli vezinlere bağlı olarak yapılmaktadır. Örneğin; (علم) “‘ ilm” kelimesi (فاعل) “fâ‘ il” vezninde ( عالم) “ ‘ âlim ” olarak gelir. Buna benzer birçok kelime türetilebilir. Bu yazıda sıfat-ı müşebbehe kalıplarından )فعیل( “fa‘ îl” ya da “fe‘ îl” vezninin latinize edilişindeki sıkıntıdan bahsedeceğiz.

Arapça’daki kalın harfler ق-غ-ظ-ط-ض-ص-خ (hı, sad, dat, tı, zı, gayın, kaf) harfleridir. Dolayısıyla bu harfler kalın okunur. ع-ح (ha-ayın) harfleri ise Arapça’da kalın harf olarak geçmese de dilimize geçerken kalın harf olarak geçmiştir. Burada( ف ) harfini göremiyoruz. Şimdi burada aklımıza gelen şey “fa‘ îl mi yoksa fe‘ îl mi okunacak?” diye bir soru oluyor. Veznimizi (تفعّل ) tefe ‘‘ul babıyla karşılaştıralım. Neden bu vezin latinize edilirken tefa ‘‘ul diye değil de tefe‘‘ul diye latinize edilmiştir? ف “fe” ince bir harf olduğundan “fa” diye okunmaz. Sıfat-ı müşebbehe veznindeki sıkıntı için konuyu biraz irdelememiz gerekecek.

Arapça’da sıfat-ı müşebbehe vezinleri فعل “ fe‘ale” kelimesi üzerinden yapılmamıştır.
Arapça’daki sıfat-ı müşebbehe vezinleri 17 tanedir. Bunlar:

Şeks (شكس) sulb (صلب) milh (ملح)
Hasen (حسن) haşin (حشن) ‘acül (عجل)
Sığır (صغر) cünüb (جنب) cebân (جبان)
şecâ‘ (شجاع) şeyzam (شیظم) ceyyid (جيّد)
Harîs (حریس) selîm (سلیم) gayûr (غیور)
eblec (ابلج) gazbân(غَّٰضبان)


Şimdi bu vezinlere baktığımızda karşımızaفعیل (fe‘îl ya da fa‘îl) veznine uygun olarak iki tane kalıp çıkmaktadır: harîs (حریس) ve selîm (سلیم).

Yukarıda da gördüğümüz üzere ح (ha) dilimize kalın harf olarak geçmiştir. Harîs (حریس) veznini baz alacak olursak فعیل veznini “fa‘ îl” olarak latinize etmek doğru olur. Lakin ف ince bir harf olduğundan bunu “fa” diye okumak ne kadar doğru olur, tartışılır.

Selîm (سلیم) kalıbını baz alacak olursak da فعیل “fe‘ îl” olarak latinize etmek yine doğru şekli verecektir. Ancak Osmanlı Türkçesi’nde biz bu iki kalıbı tek bir kalıpta birleştirerek kullanmışız. Yani; “fe‘ îl” de desek “fa‘ îl” de desek doğrudur.

Bu, dert edilecek bir şey ise de “fa‘ îl” ve “fe‘ îl” diye iki kalıba ayrılmalıdır ki karışıklığın önüne geçilsin. Kelimenin ilk aslî harfi kalınsa “fa‘ îl” kalıbına, eğer inceyse “fe‘ îl” kalıbına uydurulmalıdır. Bu da sıkıntı doğurursa Arapça’dan harîs (حریس) ve selîm (سلیم) kalıpları olduğu gibi alınarak sorun giderilebilir.

  Muhammet Han GÜL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder