27 Aralık 2013 Cuma

BİZ TARİHİMİZE BÖYLE SAHİP ÇIKMAYA DEVAM EDELİM ! - SALİH SÖZCÜ
























Geçen günlerde Bursa’ya seyahate çıktım. Fazla değil bir hafta önce oradaydım. Şehir her şeyiyle güzel bir şehir. Bursa hem benim için hem de tarihsel olarak önemli bir şehirdir. 1326’da Orhan Bey  tarafından fethedilmişti. Edirne’nin başkent olmasına kadar Osmanlıya başkentlik yapmıştır. Kuruluş dönemindeki padişahlar ve şehzadelerin kabirleri buradadır. Sadece kuruluş döneminde değil İstanbul’un fethinden sonra dahi bir kısım şehzadeler buraya defnedilmiştir. Şehirdeki başka önemli unsur da önemli manevi zatların burada metfun bulunmasıdır.

Bursa, önemini sadece başkent olduğu dönemde değil daha sonrasında da korumuştur. Kadı sicilleri yani;
Osmanlı devrine ait mahkeme kayıtlarından elimizde bulunanların en eskisi Bursa kadı sicilleridir. Bursa, Osmanlı Devletinin en önemli kadılık merkezlerinden birisidir.

Bursa, aynı zamanda ticaretiyle de meşhurdur. Osmanlı ticaretinin en önemli merkezlerinden birisidir. İpekböcekçiliğinin merkezidir. Entellektüel yönden ise, Evliya Çelebi’nin seyahatine ilk başladığı şehirdir. Önemli bir ilim merkezi olup bir çok medrese ve külliye de şehirde bulunmaktadır. Ama benim burada değinmek istediğim nokta, Bursa’da bulunan güzelim Muradiye Külliyesinin restorasyon adı altında mahvedilmiş olmasıdır. Muradiye Külliyesi, Bursa’da Osmanlı Sultanları tarafından yaptırılan son külliyedir. Sultan 2. Murat tarafından 1425-1426 yılları arasında yaptırılmış ve içinde bulunduğu semte ismini vermiştir. Tarihi mekânları gezerken bir tarih öğrencisi olarak en çok üzüldüğüm ve rahatsız olduğum nokta bu idi.


(Muradiye Külliyesi'nin Haziresi'ndeki Mezartaşlarının İçler Acısı Durumu)


Güvenliği atlatıp arkadaşımla beraber külliyenin içerisinde girilmesi yasak olan restorasyonun devam ettiği yerlerden birkaçına girebildik. Gördüğüm manzara adeta beni şok etmişti. Burada yapılanların bir kısmının fotoğrafını çekebildim. Yukarıya da bir tane fotoğraf ekledim.


Şehzade Ahmet’in türbesine girmiştik. Şehzade Ahmet’in kabrinin içerisinden aşağıya doğru bir delik açmışlardı. Türbenin içerisinde tarihe sahip çıkılan tek bir nokta vardı. O da restorasyon sırasında duvardaki taşları numaralandırmalarıydı ! O da zaten Osmanlıdan kalma bir adetti. Bu adet, 4. Murat döneminde Kâbe’nin onarılması sırasında taşların numaralandırılmasından gelirdi. Tarihe çok büyük bir saygısı olan restorasyon firması taşlara da numarayı koyarak tarihe nasıl sahip çıktığını göstermiş oluyordu !

Külliyede olan başka bir husus ise Şehzade Ahmet türbesinin yan tarafındaki hazirede ( külliye, cami, mescit, tekke gibi dini yapıların avlularında yer alan etrafı duvar veya parmaklıkla çevrili mezarlıklar) bulunan mezar taşlarının içler acısı durumuydu. Mezar taşları belki önceden de kırılmış olabilir,ciddi bir tahrip de görmüş olabilir. Ama bir milletin kimliğinin en önemli unsurlarından birisi olan mezar taşlarına bu şekilde sahip çıkılarak yine ne derece Osmanlı’ya ve tarihimize ne kadar saygılı ve bağlı olduğumuzu, bağlı olduklarını cedlerimizin ruhaniyetine göstermiş oldular !

O taşlara saygınız yok, en azından o mezar taşlarının sahiplerinin ruhaniyetine saygınız olsun. Umarım oradaki taşlar en kısa sürede tek tek numaralandırılır , fotoğrafları çekilir ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün envanterine kaydedilir.

Ben arkadaşımla o vaziyeti seyrederken güvenlik geldi ve girdiğimiz bölgenin yasak olduğunu söyledi. Ben restorasyonun ne zaman başladığını ve ne zaman biteceğini sordum. Restorasyon bir senedir devam ediyormuş,bir sene daha sürebileceğini söyledi. Biz de külliyeden ayrıldık.

Bu durum sadece Muradiye Külliyesi için değil, Türkiye’de restore edilen tüm tarihi mekanlar için geçerli bir şeydir. Restorasyonu üstlenen firma umarım tarihimize daha çok sahip çıkar da kazandığı rant ve parayla bunun karşılığını çok güzel bir şekilde verir.


                                                                                                                         SALİH  SÖZCÜ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder